26 Aralık 2021 Pazar

KAÇINCI YENI YILA GIRIYORSUN


 Ne güzel bir yıl geçirdim diyeyim mi...

Bilmiyorum....

Karman çorman bir yıl. İlk yarısı sınavdı, sonuctu ,tercihti, kayıt kuyut işleri... ikinci yarısı gittim geldim yaptım ettim... Yok tamirat ,tadilat .... Bi de o kadar çok kişiyle küstüm ki. Yıllardır biriken ne varsa hepsi bu yıl içimden höykürerek çıktı. "Sen bana şunu yaptın, o zamanda böyle davrandın, bu sırada bunu dedin....."" resmen yıllarca susmusum susmuşum bu yıl bir ejderha çıktı içimden herkese ateş ettim. Ve sonuç herkesle tanıdığım kim var kim yok, eş dost akraba herkese küstüm, küstüm oynamıyorum dedim.

Bu sosyal alandaki yaşadıklarım. Bunun yanı sıra sağlık açısından iyiydi. Duygusal olarak ise hiç bu kadar gel gitsiz bir yıl geçirmedim heeee hersey belirli . 

Ben bisey dilemek istiyorum o da bu kırk yaş olayı " Çok sevdim" ya ben hep bu yaşta böyle kalmak istiyorum. Nasıl olacak. Kırk yaş ne kadar güzel.  Hem bebek gibisin hem aklın fikrin zehir gibi. Bu yıl hep bunu hissettim.

O öyle olmuş dediklerinde "Dedim olabilir" 

Bu şunu diyor dediler " Dedim olabilir " 

İşte bir yıl daha yaşandı ve bitti küçük sevinçleri ve küçük kederleriyle herhangi bir yıldı çok da önemli değildi sadece artık zaman hızlı geçiyordu.  Zaman azalıyordu.  Ve ben hala hep aynıydım. Aslında değilim aynı. Daha iyiyim, daha güzelim, daha bilgiliyim ,daha bilinçli, daha tecrübeli, daha sabırlı, sakin, sessiz...

Yeni bir yıl 2022 çok güzel gelsin diyelim adet yerini bulsun. Sağlık olsun,  başarı dolsun , aşk olsun, keyif olsun vs..... Dua dolu olsun. Ne olursa olsun huzur en üstte otursun.

Rutin bozulmasın benim tek duam bu.

Bu kaçıncı yeni yıla giriş belki bu kez tutar.

15 Aralık 2021 Çarşamba

BUGÜN YAZIYORUM YARIN YAŞAMAK İÇİN


 Okulum 1933te yapılmış. Vali Kazım Paşa tarafından tıpkı Guzelbahcedeki okulum gibi. Aynı yapı ikisi de ,ikisini de aynı kişi aynı zamanda yaptırmış. Güzelbahçe Vali Kazım Paşa Ilkokuluna atandigimda günlerce o odamdan çıkmamıştim. Kalın duvarlar ,bahçedeki çamların arasından görünen deniz.  Aşık olmuştum resmen o manzaraya. Nasıl bu kadar şanslıyım diyordum. Şimdi de koskoca Izmirde aynı bir yere atanmış olmak tesadüf müdür? Değil tabii ki. Eski yapıları çok seviyorum. Beyaz sabun kokusu duyduğumdaki duyguyu hissettiriyor bana . Şimdi ki odamı bir görseniz çıkmak istemezsiniz her bir noktası huzur kokuyor. Yüksek tavan , ahşap yerler ,ahşap camlar, kapkalın duvarlar tarih dolu. Kimler gelmiş kimler geçmiş. Ne hisler , ne sesler olmuş duyar gibiyim . Bugün okulda şu cümleyi kurdum " Nasıl bu kadar şanslı oldum" 

Çok keyif alıyorum o havayı solumaktan.

Beni benden alıyor adeta. O kadar yoğunum ki henüz şöyle bir enine boyuna tadını çıkaramadım henüz ama şunu biliyorum ki kesinlikle yaşlanacağım yerdeyim NET. Kesinlikle ben orada bahçeli evimde ,sallanan koltugumda üzüm bağlarından gelen üzümlerimi en sevdiklerimle masamda paylaşıyor olacağım beş yıl sonra. Eminim buna. Çok huzur , çok sükunet, çok ben orası.  Sade ve sessiz.  Minik ve mutevazı.  Kaliteli bir görmüşlük dolu her bir yeri. Kibar ve düşünceli insanların olduğu minicik bir dünya.  Bir arkadaş yeter bana bahçedeki salıncakta sağlanacağım tatil planları yapacağım, bir de çocuklar gelir tabiki , bizim çocuklar. Begüş büyük olur üniversitede okuyor olur. Arada o gelir anacım diye. Saksıda çiçekler, konu komşu falan çay kahve . Eeee daha ne olsundu.  Gezerim ben haftasonları ,ne kadar koy var ,ne kadar bağ var, nerde güzel müzik var, en güzel yemek nerde tadarım. Ben artık ileriki beş yılıma şu an hazırlık yapıp kırk beş yaşımda tüm bu yazdıklarımı yaşıyor olacağım. 

https://youtu.be/xrdevgVP8cU


11 Aralık 2021 Cumartesi

YOKSA BIZ MIYDIK DEGISIK OLAN

 

Ben seninle tunalı Hilmi caddesinde simit yeme ihtimalini sevdim.  Diyor şair. 

Hiç gitmedim . Ankarada da hiç yaşamadım. Birinin beni sevme ihtimalini de sevmedim. Bu şiirde hep aklıma gelen dize her böyle hissettiğimde hep şu olmuştur. "Soğuk ve sehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam" 


Derin bir garip hayal kırıklığı içindeyim. Meslek hayatını bu kadar sevmeyen, bu kadar umutsuz , bu kadar hersey öyle durmuş kalmış olamazdı . Yerinde saymanın en en somut haliyle yüzleşmek , hersey herkes ilerlerken bir yerde zamanın durmuş olması ve benim buna seyirci kalıyor olmam çok ilginç. 

Yerimizden konuşup duruyoruz ya hani yerinde görmeden herseyi. Zaman geçtikçe görüş alanımız bizim artmış ama meğer zihinlerde olann öğrenilmiş çaresizlik geçmemiş hala oralarda. Birilerine birseylere küsmüş gibi ilerleyen memur , kavgacı korkak , tetikte, itirazcı herseye , sistemi eleştirirken kendine dönüp bakmayan , gerçekten hicbirsey bu kadar aynı kalmamaliydi bu yerlerde . Geçen on yıllar teğetlememeliydi. Ben de zamanı durdurmakla ilerlemek arasında gidip gelmemeliydim. Heyecanın kaybolduğu gözlerle göz göze gelmek durdurmamaliydi beni. Hevesimi heyecanımı tekrar toparlamak ümidiyle.  Vazgeçmemek tek isteğim bu aralar . 

Bence kimse bu yazıdan bisey anlamadı. 

Ben sadece herkesin aynı algıda olmasını beklemekten vazgeçmek istiyorum. O zaman daha kolay olur katlanmak kendini mükemmel olduğuna inandırmış vasat olan herkese .



30 Kasım 2021 Salı

İÇİM DE DIŞIM DA GÜLMÜYOR

 İçim çok ürpertili. 

Hissettiğim duygu ne diye sordum kendime az önce "Korku" korku ve endişe. 

Ben korkuyorum. 

Ürperiyorum. 

Asansörden inerken sedyede siyah fermuarlı bir şeyin içinde biri ve üzerinde siyah bir poşette eşyaları ile yanında bir kadın ağlayarak babacığım gitti diyerek aynı asansöre bildirildi ve benim bugün hava almak için çıktığım morgun avlusuna götürüldü.  Çok saçma bir günler değil mi yaşadığımız. Hiçbir şey eskisi gibi değil sanki.

Bir tarafta inanılmaz bir fakirleşme diğer tarafta zenginiz diye bağıran bir grup insan. Kim kimin çocuğu kim kimin babası dedesi karışmış bir ahlakı dejenerasyon. Tükettiğimiz kaybettiğimiz akrabalık dostluk arkadaşlık ilişkileri, yalnizlaştikca yapayalnız kalan biz insanoğlunun tatminsiz, doyumsuz arzuları, ne yaparsa yapsın mutlu olamaması, hastalık, çaresizlik, umudumuzu elimizden alan gittikçe kötüye giden doğa olayları zinciri ,yangınlar, seller,depremler,fırtınalar.... Nerede ve nasıl öleceğimizi bilememek . Belirsizlik, gelecek planı yapamamak çünkü bir saat içinde tüm hayatınızın boşa geçmiş olduğunu düşünmek.

İşte tüm bunlar benim içimi ürpertiyor. Korkuyorum.

Herşeyden tüm olasiliklardan korkuyorum. Gittikçe, geliştikçe daha rahat ve daha iyi bir yaşam standardında olacağın günün bir türlü gelmemesi ve bu gidişle de gelmeyeceğini bilmek korku verici. İşine ,hayatına yıllarca emek etmiş biri olarak yıllardır aynı yerde sayıyor olmak refah konusunda çaresiz hissettiriyor. Sonra diyorsun ki neden çocuğum en iyi okullarda okusun diye uğraşıyorsun ki anlamsız bir şekilde gelir düzeyinin Eğitim seviyesi ile olan ters orantisi çabalamanın seni A noktasından B noktasına götürmüyor olması bir yerlerde çarkın bileşenlerinde bir sıkıntı olduğunu gösteriyor. 

Kırk yaşındayım. Yaklaşık yirmi yıldır çalışıyorum önümüzdeki on sekiz yıl daha çalışmam gerekiyor emekli olmam için ve ben hala on yıl önce neysem aynı yerdeyim giderek artan bir gelir ,mal , yaşam kalitesi olmamış hayatımda. Ve her an her yerde anlamlı ya da anlamsız bir şekilde belki de tesadüfen ölme ihtimalim çok yüksek artık ülkemde ,sadece cinsiyetim için dahi öldurulebilirim ya da birilerinin ki bu artık çok oluyor işini iyi yapmaması nedeniyle olan ihmali yüzünden de ölebilirim. 

Ve siyah bir kılıf, siyah bir çöp poşetine konmuş esyalarimla arkamdan dökülen bir kaç damla gözyaşı ile duygu ve acılarımızın anlamsızca sığlaştığı bu zamanlarda insanların bir kaç gün konuşacağı bir konu olarak biter giderim.

Güzel günler göreceğimize olan inancım bitti çünkü görmüyoruz uzun zamandır. Değerlerimiz bitti.Ahlakimiz bitti. Herkes olmadık ilişkiler içinde yok olup gidiyor ve farkına varmıyor neyi kaybettiğimizi. O olmasa öbürü hatta o.varken diğerleri de olsun o gitsin diğeri gelsin falan filan.

Bize zorla unutturulmaya çalışılan namus televizyonun içine gömüldü. O kadar normalleşti ki "Neden başkasına kaçtın evliyken " sorusuna kadın utanmadan Aşık oldum bana şiir yazdı kocam yazmiyordu derken pişkince gülümser oldu. Kadın kadinlığını ,hanımlığını unuttu. Adam da adamlığı bağırıp çağırıp küfrederek döverek kırarak yapar oldu.Herşey berbat oldu.

Ben umutsuzum gelecekten hayattan herseyden. 

Bugün de ölmedik ama yaşadık mı onu da bilmiyorum diye geçiriyorum her günü son iki yıldır. 


25 Kasım 2021 Perşembe

KALBIME GIRMEDEN BEYNIME GIREMEZSIN


 Kitabımı almışlar 

Okumuşlar 

Yorum yaptılar 

Ne kadar mutlu olduğumu anlatacak kelime yok 

Sözlerini tutmuşlar 

Soru çozmusler

Cozdukleri soru sayısını yazmışlar 

Ben mi çok abartıyorum acaba diyorum yani bunu yaşayan başkası var mı 

Gönül vermeden Gönül Alamazsınız 

Kalbe girmeden beyne girilmez. 

20 Kasım 2021 Cumartesi

AĞLAMAK İSTİYORSAN DAMLA KULLAN

Son  Bir yıldır bir göz damlası kullanıyorum raporlu bir ilaç. Neden biliyor musunuz "Göz pınarlarım kurumuş benim". Gözlerimden artık bir damla yaş gelmez olmuş. Zamanında o kadar çok ağlamışım ki artık göz yaşım yok. Hani hep diyorum ya her geçen gün daha da buzlaşıyor kalp, sıcaklığını yitiriyor. İşte gözlerim de öyle olmuş kurumuş. Şimdi damlatıyorum suni gözyaşımı gözüme oh ne güzel akıyor aşağıya su. Bu bir antrenman oluyor hissiz gözyaşına :) Her şeyin çakması var diyoruz ya işte gözyaşının da çakmasını yapıyoruz. Ben çünkü başıma ne gelirse gelsin ağlayamam ve bunun nedenini de artık yoğun duygular yaşayamama bağlıyordum. Meğer benim gözüm kuruymuş :)

Hasılı kelam normal insanlar gibi olasım var. Ağlayan, mızıldanan, kendi kendine abuk subuk hastalıkları olan, migrenim tuttu yok efendim menopozdan yanıyor içim, aaaay Bi dalgınım keyfim yok, ama en önemlisi de of başım ağrıyor diyen kadınlardan olsaydım keşke. Bizi demirden yaptıkları için eğilmez bükülmez yenilmez ha Bi de yansa da her yeri ağlamaz bir atom parçacıkları bütünü gibi dolandıkça ortada Tabiki biz daha ne damlalar kullanırız.Gözlerimiz sulansın diye. 



15 Kasım 2021 Pazartesi

Eeeee DAHA DAHA NASSSINIZ

 Hey daha daha nassınız:) Ben geldim diye mi dağıldınız :))

Bu nasıl bir şarkıdır yahu duydunuz mu siz de? İstemsizce sürekli tekrar ettiriyor insana.

Bu kadar saçma olup da dinledikçe gülümsemeye hatta gülmeye neden olan bir şarkı sanırım en son çikita muzdu. Gerçi bunun sözleri ondan daha anlamlı ama ritmik bir beyne işleme olayı var.

Kimi görsem ona bunu söyleyesim geliyor

EEEEE daha daha nassınız ben geldim diye mi dağıldınız:))))

Dağıtıyorum şu an ortalığı, az bir beyinleri yakıyorum :) Tanıyan biliyor da bilmeyenler şaşkınlıkla izliyor. Ben de kendi potansiyelimle her geçen gün yeniden tanışıyorum. Büyüyorum adeta kocamaaaan hissediyorum kendimi. Boyum kısa belki bu nedenle nöronlar arasındaki iletişim hızlı oluyor :) Lakaplarım arasına bir yenisi daha eklendi bu hafta" Hızlı ve Relax"vuuuuv! Çok sevdim bunu. Rahat ama hıphızlı :)

Tutulma mı yok gökyüzünde ordan buradan gelen gezegenler mi bilmiyorum ne oluyor ama ya da şu titreşim falan işleri nedeni Bundan daha iyi nasıl olur diye düşünüyorum. Tüm olanlar için ise Tenk yu kainat, el şükran, teşekkürler temiz pembiş yumuşak kalbim kan belki hızlı pompalanmıyor ama ritmi bozulmuyor diye çok teşekkür ederim. Hep aynı tik tak tik tak atıyor. Ne bir hız ne de bir sıkışma.

Sükunet ve sakinlik olan alanların ruhunu hissetmek için bunca yıl mı geçmeliydi. Bu ana on yıl önce gelseydik. Ama olsun yetmiş yaşında olup da bu huzuru yaşayamayan nice insanlar var. Hayat one Day o da today:) İngilizceyi bile bakın şakır şakır konuşuyorum :)

O kadar yoğun yorucu bir gün geçirdim ki saçmalama yazısı oldu biraz.


EEEEE daha daha nassınız :)



10 Kasım 2021 Çarşamba

4ten 15e Her Geçen Gün Çoğalıyor

 Ben bir istedim Allah üç verdi.

Geçen yıl bu zamanlar acaba nereye gidicem, daha doğrusu acaba sınavı geçer miyim acaba puanım atanmaya yeter mi diye düşünüyordum. Beni tanıyan herkes ama en çok da Begümüm hep Anneeeee ya sen herşeyi başarırsın her sınavı kazanırsın dedi bana hep. Her neyse bir sürü ıvır zıvır engele rağmen, o değişti bu değişti derken iyi kötü kazandım. Geçtim sınavı. Sonra öyle mi böyle mi burası mı orası mı derken bir yerler yazdım. Tercih yaptığım gün zaten yazmıştım bir seçim yaptım diye.

Bir de atandım ki.... Tüm çoluk çocuk 4 yaşından 15 yaşına hepsi bende. Ne güzel yere gittim. Anasınıfı, İlkokul, Ortaokul tüm kurumlar tek Müdürlük. Bütün çocuklara ulaşabilmek her yaştan olan o kadar keyifli ki. Ortaokulların o yarı genç halleri. Kibarlıkları, minnetlerini sözcüklerle ifade edebilmeleri nasıl iyi geliyormuş insana. Onların gözlemleri büyük büyük konuşmaları o kadar hoşuma gitti ki. Hep İlkokul, anaokulu, özel eğitim gruplarıyla çalışmıştım. Ortaokullarla sohbet ediyorum iki gündür. Ne tatlılar nasıl güzeller nasıl açlar ilgiye. Bana ne dediler biliyor musunuz "Siz bir meleksiniz" Sizi bize Allah Melek olarak yolladı. O kadar bilinçle söylüyorlar ki bunu gözleri parlıyor. O an hissettiklerimi sözcüklerle ifade etmem imkansız. İçimi dolduran kocaman bir haz, mutluluk. Çok teşekkür ettim onlara. Daha neler neler söylediler.

Benim için başarı budur. Kalplere girmek, dokunmak yüreklere, göz parlamasına neden olmak.Bir de bana dediler ki "Siz gelene kadar biz burada dağın başında unutulmuştuk".Bu benim yüreğimi yaktı. Ben sizi herkese hatırlatacağım diye söz verdim onlara. Sizin için buradayım dedim. Siz ne isterseniz o olacak dedim, inanamadılar. Rüyada mıyız dediler bu daha da parçaladı içimi. İyi ki gelmişim dedim yerimi buldum. 

Ha bir de bana kendi aralarında "Bebek" diyorlarmış:) Bebek gibi gülerken diyorlarmış.Yani insan 14 yaşında çocuklardan da olsa bunları duyunca nasıl mutlu oluyor. Hayat amacını belirle ve bundan para kazan. İki gaye japonların felsefesi var ya hani işte ben eğlenip, zevk alıp, büyük ve önemli bir göreve adayıp kendimi bundan dolayı da maaş alıyorum. Hep dediğim gibi Bundan Daha iyisi nasıl olur.

Şükür ki ne şükür.

İYİ ki iyi ki Öğretmenim.

Çocukları çok Seviyorum o kadar çok seviyorum ki gücümün sonuna kadar onlar için koşturmak bana bu hayatta en sevdiğim zevki yaşatıyor.

Havadis çok aslında anlatacak da zaman içinde yazarım. 


8 Kasım 2021 Pazartesi

Anneler ve kızları

 

"Bir annenin kaderi kızının çeyizidir"

 kadar acı bir cümle hiç duymamıştım ben.

Bu kadar can yakan bu kadar beni üzen etkileyen bir söylem olmamıştı... 

Keşke bu gerçek olmasaydı...


4 Kasım 2021 Perşembe

ÖDÜL&CEZA

 Öyle bir yerdeyim ki...


Öyle bir yerde.

Biz bize verilen herşeyi hep aldık kabul ettik.

Ne gelene git dedik ne de gidene dur gitme.

Sadece izledik olanı biteni.

Şimdi ise sanki bir bulutun içinde yumuşakça adım atıyor gibiyim.

Buna sebep olan sade ve sadece kendinizin olması demekmiydi acaba olgunlaşmak. Halbuki ben hep kendimi Olgun zannederdim. Yaş almak mı buna sebep ;Hayır. O kadar çok insan gördüm tanıdım ki benden büyük hiçbiri böyle değildi. Bu başka bir şeyden kaynaklanıyordu. Hayatın akışını durup izlemekle, kabulle, bırakmakla, gitmekle, aslında tüm bunları yaptıktan sonra da durmakla ilgili.


Ben durdum. Zorlandım ilk zamanlar hem de çok zorlandım ama durdum. Sessiz, sakin kaldım. Küçülttüm, azalttım, sağır oldum, kör oldum. Kendimi yok sayıyorum diye düşündüğüm zamanlar yaşadım meğer tüm bunları yaparken ben en çok kendime yaklaşmışım. Şimdi zamanı sade ve sadece buna değecek kişilerle, işlerle geçiriyorum. Ne çok vakit kaybetmişim meğer ben benden uzakta katlanmaya çalışarak herkese.

Defalarca, yıllarca Urlayı sevmiyorum dediğim günler için Urladan özür diliyorum.

Siz hala buralara gelmediyseniz, bu yarımadayı bilmiyorsanız hala bir fırsat bulup gelin o zaman. Ben keyif alıyorum her bir anından çünkü. 

3 Kasım 2021 Çarşamba

HEY FREKANSIN NEREDE ACABA

 Rezonans. 

Yayın alanı.

Frekans.

Dalga boyu.

Hiç duydunuz mu arkadaşlar bu sözcükleri.

Duydunuz Tabiki.


Her birimizin bedenimiz dışında etrafa yaydığımız bir enerji olduğunu artık bilmeyen yoktur sanırım. Bu enerjinin bilimsel olarak açıklamasını tıpkı radyo frekansı gibi düşünün belli  bir dalga boyunda olan frekans olduğunu açıklamanın yanı sıra deneylerle ispat eden bilim adamları var. Buna da hepimiz inanıyoruz artık öyle değil mi. Yani sizin beyin dalgalarınızın etrafa yolladığı bir frekans noktası, sayısı, adı her ne ise bir aralığı var. Ve siz o dalga boyunda olan insanlarda yer ve zaman sınırı olmaksızın bir şekilde birbirinize doğru çekiliyorsunuz. Sizin frekansınız ne ise karşınıza çıkan herkes de sizin frekansınızda eğer değilse onunla bir süre sonra iletişiminiz kesiliyor. Ya onun frekansı sizden üste kaldığı için o alandan önce ayrılıyor (Bu bilinçle yapılmıyor, ya bir tartışma ya bir kırılma, kızma vs, bir olay oluyor) Eğer sizin ondan yüksekse alanı önce siz terkediyorsunuz (Alan dediğimiz şey yer değil, ilişki alanı). Bağınız tık kopuyor. Sonra yine yakın frekansta olan birine gönderiliyor ya da o size yönleniyor çünkü hepimiz eterik bağlarla aslında birbirimize bağlıyız. Bu nedenledir ki hem bilim hem tasavvuf yine orta noktada buluşuyor ve diyorlar ki "Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir" siz sizinle aynı frekansı yayan insanlara rastlaşıyorsunuz. Sanki yıllardır tanıdığım biri dediğiniz olmuştur bazı insanlar için ve ya ne kadar da aynı şeyleri yaşamışız gibi. İşte zaten bu yüzden siz bir aradasınızdır. Kızdığınız, öfkelendiğiniz insanlarda olan her ne varsa da sizde o olduğu için karşılaştınız gördüğünüz herkes aslında sizde olanı size göstermek için var. Sizde olup da sizin farketmediğiniz herşey için. Sizde o özellik olmasaydı zaten karşınızdakini farketmediniz gibi. Rezonans da bu titreşimlerin yayılımı rezonansta zaman kavramı gelecek geçmiş yoktur sonsuz olasılıklar vardır ve evrendeki herşeyin rezonansı vardır. Yaydığımız titreşimler her ne ise gelecekteki sayısız olasılığı biz çağırıyoruz. Bizim rezonansımız ne ise hep onu yaşıyoruz aynı olan ve aynı biten ilişkiler, aynı tip karşılaşılan insanlar, aynı ev tipi, aynı skaladaki arabanız, aynı iş yeri ortamlarına maruz kalmak tüm bunlar sizin değişmeyen inanç ve rezonansınızdan kaynaklanıyor. Bilim insanlarının yıllarca çalıştığı, sayfalarca kitap yazdığı, belki yüzlerce deney yapılan bir konuyu ben en basit hali ile minimalize ederek açıklamaya çalıştım. Siz titreşiminizi, frekansınızı değiştirirseniz herşey değişecektir.

Gibi gibi sıkılmayın okurken diye kendi yaşadığım örneklere girmiyorum. Ama alan değiştiremezsiniz aynı olaylardan farklı sonuçlar bekleyip durursunuz. Belki de artık neyin neden ve neden sonra olduğunun farkına varmaya başlayıp kendinizi bir sorguya çekmeye başlamalısınızdır. Belki de değişmelisinizdir. Zihninizi yönetmeye çalışmalısınızdır.

Böyle işte ben takılıyorum aklıma estikçe de sizinle de paylaşıyorum.

Sevgi ve selamla. 

31 Ekim 2021 Pazar

ANLAŞMALARI BOZDUM

 Bir sonbahar günü... Sonbaharın son günleri...

Sevmem ben sonbaharı arada kalmış belirsiz, sonu kış... Onu biliyorsun... Bir an önce gelecekse gelsin ve bitsin kış diye gün sayılan bir mevsim. Tıpkı haftanın Pazar günü sonbahar. Ertesi Pazartesi uzun hafta başlayacak bu nedenle bir an önce bitsin de Pazar günü işimize bakalım der hep içim. Pazar günü bir yere gitmeyi sevmem hiçbir şeye de tam olarak motive olamam. Herkesin keyif g


ünü olan Pazar benim için hep hadi artık uyuyalım sabah okul var durumu olmuştur. Beşinci Anlaşma diye bir kitap dinliyorum bu aralar çocukluktan kalan anlaşmalar. Sizin için kullanılan sıfatlar, sizin için annenizin babanızın olduğu kişilerin onların gözünden size aktarılması. Sizin için doğru ilişkinin, doğru işin, doğru davranışın, herşeyin ama herşeyin size nasıl aktarıldıysa o şekilde kafanızda şekillenip davranışlarınıza yansıdığını anlatan ve buna da anlaşma adını veren bir yazarın kitabı. Henüz ilk bölümün tamamını dahi dinlemedim ama kafama yattı. Bu doğru. Doğduğumuz andan itibaren bize atfedilen rollerle başlıyoruz hayata. Anne öyle olmalı, baba bunu yapmaz, ablasın sen sakın ha, Hanım olmak bunu gerektirir. Sonra da o söylenenler olabilmek için var gücümüzle mücadele etmeye başlıyoruz. Bize söylenen kişi olmak, içine sığdırılmaya çalışılan kalıplarda kalmak için. Taaki Neden sorusu ile karşılaşıncaya kadar. Ya da ta ki herkesin istediğini yapmaktan vazgeçene kadar. Bir de bakıyorsunuz ki tüm insanların istediği herseyi yapmayınca yalnızlaşıyorsunuz. Yalnızlaştıkça da daha huzurlu olduğunuzu farkediyorsunuz. Yapmanız gerektiğini düşündüğünüz herşeyden vazgeçince oh be dünya varmış dedikçe anlıyorsunuz ki siz aslında o söylenen kişi değilsiniz. Kırk yıl boyunca sadece kalıplar içindeki kadın olarak anlaşmaya uyarak kazandığınız hiçbir şey olmamış. Bundan sonraki kırk yıl için strateji değiştirmeye başlıyorsunuz. Hayat o kadar kısa o kadar rüya ki aslında çok takmayıp çok da takılmıyorsunuz. Gelen gelir seven sever sevmeyen sevmez küsen  küser alınan alınır neden biliyor musunuz bu rahatlık çünkü siz herkes için her durumda her türlü üzerinize düşen herşeyi yapmışsınızdır. Arkadaşlarınız için arkadaşlığın, aileniz için evlatlığın, kardeşleriniz için kardeşliğin, eşiniz için bir eşin tüm gerekliliğini sorumluluğunu yerine getirmişsinizdir. Kırktan sonra da bunu yapmadığınızda meğer emek denen şeyin karşılıklı olması gerektiğini görüp;silip silip geçiyorsunuz. Bir makine dünya kadar işlemcisi olan bilgisayar, telefon bile çok dolduğunda ne yapıyoruz format atıyoruz işe yaramayan uygulamaları fotoğrafları siliyoruz öyle değil mi. İşte benim de kırkta doldu aslında 38de başladım ben bu silme işine kırkta ise artık bu konuda profesyonel oldum. Biriken ne varsa içimde karşı tarafa söylüyorum hepsini sonra diyorum ki gidiyorum hoşçakal hayatta başarılar. Sıfır. Mecbur değiliz kimsenin kaprisini çekmeye, egosunu tatmin etmeye. Ya da bizim için birşey yapmayan insanların keyfini taltıflamaya derdini dinlemeye.

Yiyorum

İçiyorum

Geziyorum

Çok Çalışıyorum 

Giyiniyorum

Okuyorum 

Oynuyorum şarkılar söylüyorum

Anlaşmaları bozdum 

Ben canım ne isterse onu yapıyorum... 

İstersem gülüyorum istemezsem zorla gülmeye çalışmıyorum 

Mavraları da dinlemiyorum yalan söyleyene atma yahu yalan söylüyorsun o öyle olmadı diyorum

Sen de kendine yapsana bu iyiliği sana kim olman gerektiği söylendiyse o olma başkası ol. Kendin ol. 


28 Ekim 2021 Perşembe

ADIN NEDİR

 Duyguuuu

Lisede İngilizce öğretmenim bana böyle seslenirdi. Aksanlı bir şekilde, u 'yu uzatıp inceltirdi. Duyguuuuu. Ardından sınıf tekrar ederdi Duyguu. O zamanlar bilmezdim ben bu duyguların adımla birleşince başıma bu kadar dert açacağını. O zamanlar sadece ismimim içinde geçiyor hatta ben o kadar Duygu ismimi kullanmazdım ki öylesine duruyordu işte.

Otuzbeş yaşımda kendime bakabildim adım, doğduğum yer, zaman, ev vs bunları o zaman düşündüm ancak. Duygu meğer Pınarın duruluğunu bozuyormuş. İşlerin karışma nedeni buymuş. Çünkü insanlar isimlerinden etkilenir diye inanıyorum.

Siz hiç bunu düşündünüz mü? İsminizin anlamını ve sizi nasıl etkilendiğini düşündünüz mü? O ismi size verirken kimden esinlenildiğini ve o kişinin nasıl birisi olduğunu?

O halde bugün bunu düşünün ve lütfen bana ister yorum olarak ister mail olarak yazın. İnsan merak ediyor yazıyorum ama okuyanlar ne hissediyor diye. Herşeyde olduğu gibi dönüt ihtiyacı duyuyor.

İsiminizle ilgili anılarınızı, hissettiklerinizi yazın bana 


25 Ekim 2021 Pazartesi

BİR KOÇ KADINI MI!! KAÇ.

 Bir Koç burcuysanız eğer bu hayatta intikam almak için birilerinden ;bunun kim olduğu önemli değildir sadece çok çalışırsınız. Bu hayatta Tek kazanma yolunun başarı ve güç olduğunu düşünürsünüz.

Çünkü siz bir Koç kadını iseniz, Bilginin güç olduğuna inanırsınız. Çalışmanın sizi herkesin önüne geçireceğine inanır, bunun için çalışır hedefinizden şaşmadan inatla gidersiniz herşeyin üstüne. Hayatta bir insanın haftalarca uğraşıp yapamadığı şeyleri siz bir güne dolu dolu sığdırmaya gayret eder acıdan ölseniz de bunu kimseye belli etmez hep günün sonundaki zaferinizi düşünüp kazanmanın vereceği hazza koşar adım gidersiniz. Çünkü siz yenilmez bir savaşçı, bir gladyatör, bir ruhunun gücünün bedenine yansıdığına inanan bencil, başarı odaklı, zamanın en büyük takipçisinizdir. Vakit vakittir, şimdi şimdidedir. Dün dündü gelecek ise daha gelmedi diye erken ayanlardan erken uyananlardansınızdır. Bir de hep iki yanında koruyucu meleği olduğuna inanıp hunharca demek amiyane olur belki ama cesurca her işin altına girip ben yaparım bana birşey olmaz diye gücünü Allahtan alan, aldığına kalpten inanan bir boynuzgillerden olan Koçsunuzdur. 

Astroloji sevenlerin ilgisi olanların sanırım daha net farkedecekleri gibi Koç burcu olan biri hem hayatı size zindana çevirmiştir hem de geriye dönüp de baktığınızda en unutamadığınız insanlardır. 

Çünkü eğer bir Koç burcu tanıyorsanız ve eğer sizi sevdiyse siz bu dünyanın en şanslı eşi, en şanslı arkadaşı, en şanslı ablası abisi kardeşisinizdir. Çünkü bir Koç birini sevdiyse ona kendini dünyanın en kusursuz insanı hissettirebilirken eğer nefretine maruz kaldıysanız da en acımasız en buz kalpli insanı nasıl olur deneyimlersiniz ve en en en zifiri geceler sizi bekliyor olacaktır. 

Siz bir Koç burcu ve de bir kadınsanız eğer işte o zaman aynı anda onlarca işi yürütür ve sanki bu çok doğal bir şeymiş gibi bunu beceremeyen insanlara onlara kendini berbat hissettirecek şekilde küçümseyici bakışlarla bakıp kinayeli cümleler kurarsınız istemsizce. Her ne kadar aldığınız eğitim, terbiye, ahlak ve kültür buna engel olmaya çalışsa da maalesef siz bir kendini bu dünyanın yenilmez ezilmez üzülmez kırılmaz kızmaz yıkılmaz bir insanı sanan Koç burcu kadını olarak bunu elinizde olmadan yaparsınız.

 Bir Koç Kadını ile karşılaştıysanız mümkünse onun sizi sevmesini sağlayın. Bir gönül ilişkiniz varsa onunla ;ona yalan söylerken, onu aldatmayı düşünürken ya da onu aldatıyorsanız, ona haksızlık yaparken bir değil 150 kere düşünün... Çünkü Siz ona ne verirseniz mutlaka onu size yaşatacaktır. Acıysa verdiğiniz misliyle çekeceksiniz o verdiğiniz acıyı, mutluluksa eğer verdiğiniz bin katını yaşayacaksınız emin olun buna.

 Dürüst, saygılı ve sevgi dolu iseniz o bunun ödülünü size sizin ayağınızı yerden kesecek şekilde verecektir. Ama eğer üzerseniz hele hele de bir damla göz yaşı döktüyse sizin yüzünüzden işte mutlaka bunun bedelini ödetecektir size. Sizin kim olduğunuz, konumunu, mevkiniz, yaşınız, cinsiyetiniz, sosyo ekonomik durumunuz ve ya onunla olan ilişkinizin yakınlığı önemli değildir o mutlaka o göz yaşının bedelini ödetecektir size;ama bugün ama yarın ama yıllar sonra ama bir gün mutlaka.

Bu nedenledir ki;Biz Koç Kadınlarını çok sevin, sayın, sadık olun onlara... Bu herkes için en iyisi olacaktır. Çünkü o en sadık en dürüst en renkli en sevgi dolu en saydam en gerçek Kadındır. 


Bir de siz hala bir Koç Burcu Kadın ile tanışmadıysanız eksik kalmışsınız bu hayatta :)) 

18 Ekim 2021 Pazartesi

Çoook Basit Küçük Hayat

 Uzun zamandır bu kadar iyi hissetmiyorum desem daha doğrusu bu yanlış bir terim oldu, uzun zamandır hiçbir şey olması gerektiği gibi değildi. Belki yıllardır tam olarak kaç yıl oldu bilmiyorum ama en az sekiz dokuz yıl önce böyleydi herşey.

Nasıl desem nereden başlasam bilemiyorum ki ama özlemişim ben bu hissi.

Herşey yerli yerinde.

Herşey belirli.

Bu bana göre değil galiba... O zamanlar ben bunun ne denli kıymetli olduğunu bilmemiştim ve kaybetmiştim ama şu an biliyorum. Değerini biliyorum bilmeye çalışıyorum.

"Rutinnnn ", sen ne güzel bir kelimesin...

Bunu ancak kaybedenler bilir. Hayatınızın rutin olması kadar güzel bir şey olmadığını o rutini kaybedenler bilir. Ben bunu tekrar kazanmak için çok şey kaybettim. Ama kazandım. Herşeyi tekrar rutine bağladım. Yıllarımı, duygularımı, umutlarımı, sağlığımı aldı ama yaptım başardım. Kaybettiklerimi bir şans olarak verdi bana tekrar aynı yerde hayat bana. Simyacı kitabını en az dört kez okumuştum o zamanlar anlamamışım adam o kadar yer macera gezerken hazinenin başaldığı yerde olduğunu öğrendiği andaki durumdayım desem çok mu komik olur. O kadar şey geldi başıma şimdi urlada tekrar aynı olmak meğer ben boşuna geçirmişim onca yılı noldu şu an o urladan ayrıldığım günlerdeki Pınara döndüğüm için seviniyor olmam nasıl bir ironi.

Ben urlada görev yaparken 2008 yıllarında ne yapıyorsam yine aynı saatte aynı şeyi yapıyorum ve bunun bana iyi hissettiriyor olması yirmi ile kırk yaş arasında geçen onca şeyin bir anda yok olması ne saçma bir durum. Yani o kadar olay o duygu o kadar keder hüzün mutluluk boşuna mıydı madem başladığımız yere dönecektik e niye gittik. Gitmeseydik o zaman biz biz olmaz mıydık. Belki de bazı şeylerin kıymetini bilmek için gitmeliydik. İyi ki gittik gördük hissettik yaşadık ve şimdi hayatta neyin ne kadar önemli olduğunu anlamamız için bir şans daha verdi mi bu hayat bize. Valla simyacı gibi bir kitap yazsam ben bu urladan tekrar urlada kendimi bulma yolculuğumda yeridir.

Netice olarak ben iyiyim öğrendim artık kimin nerde ne kadar olduğunu kimin bana ne kadar değer verdiğini benim değerimin de kimi hakkettiğini. Boşuna geçmiş onca yıl demeyeyim de keşke hiç burdan çıkmadan anlasaymışım tüm bunları. Şimdi biliyorum aslonlanın ne olduğunu.

Seviyoruumm ve beni sevenle beraberim kızım işim evim yemeğim bu kadar yetermiş meğer bunun kıymetini bilerek devam ediyorum.

Şu fotoğraf bile eski ben. 
Yıllar önceki ben. 
Sanki bu kadar aldatılmamış bu kadar riya görmemiş bu kadar yok sayılmamış tıpkı ilk atandığım yıllardaki bakışım. 


17 Eylül 2021 Cuma

GERİ GELDİM

 Vay vay vay.... Bir zamanlar kaçarak çıktığım yere bugün güle oynaya gittim. Bir daha asla buralara ne olursa olsun gelmem dediğim yere gidiyorum diye kendime aferin dedim. Bu hayat nasıl bir hayat. Ben Güzelbahçede hem bu kadar mutlu hem de bu kadar mutsuz olacağımı bilemezdim. Zannediyordum ki herşeye yakın olunca yol kısalınca bitiyor sıkıntılar halbuki ben en derin yaralarımı bu kısacık okul ev arasındaki yolda almıştım. Yoruldum. Arası beş yüz metre bilemedin bir km yol olan mesafelerdeki dört farklı okulda çalıştım beş yılda burada. Okullar değişti, ben değiştim beş yıl önce asla arkamı dönmem dediğim yere dört yıllığına gittim bugün. Buraya gelirken de ben artık buradan emekli olacağım demiştim. Üçüncü yılın sonunda gittim. Meğer ben orada daha mutluymuşum. Daha az insan. Daha az ses, daha hiç kimse yokmuş oradayken. Şimdi de sessizliğe gidiyorum. Orda bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür denen bir yere. Bildiğimiz o egenin güzel insanlarının olduğu köyler vardır ya hani o tatile giderken ay ne güzel bir köy dediğiniz işte öyle bir yerdeyim.Zeytin ağaçlarının içinde bir okuldayım.Köy kahvesi bir çınarın altında olan bir köyde.Keşke burada yaşlanabilsem.Burada bir taş evim olsa içinde şöminesi bahçesinde havuzu olan.Olur mu olur,olacak.Oldu.

Ben buradayım a dostlar Urla,Üzüm bağlarının,zeytin ağaçlarının içinde.Düşerse yolunuz bekliyorum bir yerlerin yolunun üstünde işte dedim ya orada bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür. Bir de geçen sene sınava çalışırken hep Dünyadan Uzak şarkısını dinlerdim. Bir yer bulalım dünyadan uzak işte burası tam da öyle bir yer dünyadan uzak....

Sonuç olarak ben gittim artık başka yere başka hayata başka insanlara... 

26 Ağustos 2021 Perşembe

SABREDİYOR


 Bugün bir seçim yaptım.

40 yaşamış biri olarak buna benzer bir seçimi altı kez yaptım şimdiye kadar.Dördü isabetliydi.Altı seçimden iki tanesi maalesef devamında pişmanlık getirdi. Birincisi üniversiteyi okuduğum yer. İkincisi ise evlenmek için seçtiğim kişi. Diğer dört seçimim başarılı. İşte bugün de önümdeki sekiz yıl için bir tercih yaptım.

Tercihimi yaparken hep her zaman savunduğum şu cümleyi anımsadım "Her Seçiş bir Vazgeçiştir" Ben bugün tercihimi yaparken birşeylerden vazgeçtim. Her istediğimizin aynı an ve yerde olmadığını bilerek yaptım tabii ki bu seçimi. Kolay olmadı haftalrımı günlerimi aldı karar vermek. Ama her zaman olduğu gibi kalbimi önce demek isterdim ama maalesef her zaman ki gibi aklımı dinledim çünkü ben o hata yaptığım iki seçimde de kalbimi dinlemiştim ve yanıldım. Aklımı koydum bu kez ortaya ve yazdım gitti. Bir de ironi olan kendi yazıdığımı kendim onayladım amirim olarak kendi tericiğimin altına kendi mührümü kaşemi bastım imzamı attım onaylayan olarak. Ben yaptım ben mühürledim ben imzaladım. Bu tam da benim tercihim oldu. Dönüp dolaşıp yine kendime derim bari "Bu hayatta kendi tercihine mühür basarak sonuçlarında ben yaptım bu benim" diyeceksinn. Sen bunu yaptın, sen istedin ve oldu. 

Ben şimdi beklemedeyim. 

Bir hafta sonra bu konuyla ilgili bir yazı daha yazacağım. 

Çok kırıcı, incitici, öc alıcı, kuvvetli bir yazı yazacağım. 

Ben bana yapılan her haksızlığın her yok sayılışın her kimsesiz bırakılışımın her kalbimde açılan yaranın kanamanın bir bedelini ödetmem gerekiyorsa bunu yerine getireceğim... Sırayla.... Yakından uzağa. 


22 Ağustos 2021 Pazar

ÖLMEMİŞİM. UNUTMAYIN Kİ BANA HİÇBİR ŞEY OLMAZ

 5 buçuk yaşımda ölümcül bir hastalığa yakalandım. Bilinç kaybının ne kadar sürdüğünü hatırlamıyorum kendimde ama ilk kez mrla o zaman tanıştım ve ağlayan endişe dolu gözlerle bana bakan annemi hatırlıyorum. Bir uzun süren hastane yatışında beni ziyarete gelen İlkokul öğretmenimi karşımda gördüğümdeki duygumu hatırlıyorum. Ellerim ve kollarımda damar yolu açılamayacak hale geldiğimi ve ayağıma bağlanan serumu hatırlıyorum. Ayağımda serum olmadığında hastane koridorunun camından izlediğim yandaki askeri birliğin tekmil seslerini de anımsıyorum. Ve bunlar neden 35 yıl aradan sonra hastalığı araştırma isteği duydum bilmiyorum. Ama okurken dehşete düştüm açıkçası. Ağır bir baş ağrısı başladı ve dedim ki "Ölebilirdim ilk 24 saat içinde ya da beyin ve omurilik kaynaklı engelli biri olarak devam edebilirdim yaşamıma". Ben bundan kurtuluşum. Yani erken yaşta ölümle burun buruna gelmişim meğer. Hatta makaleleri okurken aslına bakarsanız şimdiki bene bir neden arıyordum ama okudukça kendimi bir kez daha tebrik ettim. Bu hastalığı geçirip de ölmeyen ya da zihinsel ve fiziksel hasar almayan yüzde kırk içinde olarak nasıl bir savaşçı olduğumu bir kez daha gördüm. Bir de hep olduğu gibi korunduğum inancıma bir kanıt eklemiş oldum. İnsanın bazı şeylerle yüzleşmesi neden bu kadar zaman alıyor yani yirmili yaşlarda yapsak ya bu işleri. İlkokul 1.sınıfımı hastanede bitirdim. Sonra ise hiçbir şey olmamış gibi devam etti herşey. Yani ekstrem bir muamele olmadı hiç benim için neticede ölümden dönmüşüm yahu.


Şımartılmadım ya da üzerime düşülmedi hatta hastalığın üzerinden bir yıl geçmeden bir kardeşim daha oldu. İkinci kez 6 buçuk yaşımda abla olmuştum ilki 1 buçuk yaşımdaydı. Neyse üzerime düşülmediği için belki de demek ben de bu yaşıma kadar bu hastalığın ne denli tehlikeli olduğunu hiç merak edip de bakmamışım. Bugün baktım işte veee ardından başka bir ölümle karşı karşıya geldiğim diğer olay geldi. 6.sınıftaydım bir bayram tatilinde bir akrabamla onlara gittim şehir dışında şimdi düşünüyorum da ailem neden buna izin verdi. 11 yaşımdayım ve ben isteyebilirim ama işte olacak olacak bu yüzden oldu. Onlarla gece yolculuğunda trafik kazası geçirdim. Araç ticari araçtı yani arkası kamyonet gibiydi. Arkada karanlıkta atılan taklalarda metal yanlara çarptığımı defalarca bir o yana çarpıyorum diğer taklada karşıya savruluyorum üçüncüsünden sonrasını hatırlamıyorum zaten araçtan fırlamışım. Sadece sesler ve inanılmaz bir acı var o andan aklımda kalan. Baygındım. Gözümü hastanede açtım. Sağ kaval kemiğim kırılmış meğer. Doktor sakat kalabilir dedi. Bir bacağı diğerinden muhtemelen kısa kalacak dedi. Yürüdüğün şükredin vs.Ya da o fırlama ile ölmediğine. Oooof yine mi...... Aylarca ayağım alçıda kaldı aylarca yürüyemedim, okula gidemedim sonra beni okula kucaklarda taşıdılar sınavlar için, aylarca koltuk değneği kullandım bu ne kadar sürdü bilmiyorum inanın ama şimdi bir kez daha kendime aferin demeyeyim mi ben. Bunlar fiziksel travmalar, çocukluk ile ilgili bunların sebep olduğu ruhsal travmaları da düşünürsek aslında mücadele konusunda fena değilmişim. En ağır iki vakayı yazdım burada o kadar çok tehlikeden kıl payı kurtuşmuşluğum var ki. Derin yaralar, bazı sahneler, duyduğunuz bir takım cümleler, kokular duruyor duruyor bir anda zınk diye karşımıza çıkıveriyor. Çok merak ediyorum ilk çocukluk yıllarımı bu nedenle işte neyin neden olduğunu anlamak için. Ya da biraz da bana anlayış gösterilsin diye belki de bakın benim başıma neler gelmiş ben ya da beni tanıyan hiç kimse önemsememiş olabilir ama ben yaşanması çok da muhtemel şeyler yaşamamışım demek için kendime. Belki şimdi de bana yapılan haksızlıkları büyütmeyip önemsememem de bundandır. Normal ya ben acı çekebilirim ve hiç bir şey olmamış gibi devam edebilirime alıştığım için olabilir bu halim neticede iki tane ölümden dönme olayım olmuş çocukluğumda büyükken olanları yazıp da ajitasyon veya dramatizeye sebep olmamak için çocuklukta olanları anlattım.

Demem o ki insanlar hakkında bir yargıya varmadan belki acele etmemeliyiz kimin ne yaşadığını bilmiyoruz ki. 

20 Ağustos 2021 Cuma

SEN KIMSIN

 Numaracı

Rol yapan

Taklitçi

Manüpülatif

Algı yönetmeni

Senarist

Duygu gizleyici

Sahte gülüşlü

Karışık

Dengesiz

Egoist

Sinsi

Plancı

Hesapçı

Menfaatçii

Asabi

Burnu dik

.................... .............. 

Kibar

Düşünceli

Sevgi dolu

Çalışkan

Hırslı

Becerikli

Zeki

Akıllı

Hoşgörülü

Dürüst

Sevimli

Tatlı

Sözünün eri

Çok yönlü

Kültürlü

Eğlenceli

Vizyon sahibi

Ön görülü

Dost

Arkadaş

Sırdaş

Sadık

Asla adam satmaz

Keyifli

Sakin

Sükun

Anlayışlı 

14 Ağustos 2021 Cumartesi

DOĞAYI DA DELİ ETTİNİZ

 Doğa haykırıyor adeta. Çığlık atıyor bana yaptıklarınızın bedelini size böyle ödetirim işte diye. Kestiğiniz her bir dalımın rant için yaktığınız toprağımın dere yataklarını parsel parsel sattığınız her bir metrekarelik yerin bedelini size ödetirim. Ya bu aç gözlülükten vazgeçin ya da daha beteriyle sınarım sizi diyor sanki. Çünkü her geçen gün beterin beteri varmış der olduk. Haziran ayında bir güneş tutulması oldu onunla ilgili çok yayın dinlemiştim öncesi ve sonrası 3 ay boyunca ilahi adalet, herkesin hakkettiğini bulacağını şimdiye kadar ne yaptıysak iyi ya da kötü karşılığını bulacağımızı anlatıyordu tüm yorumcular özetle. Ben hep bunu insan ilişkileri olarak düşündüm. Vay be dedim herkes ektiğini biçecekmiş. Geçtiğimiz iki ayı düşünüyorum da gerçekten öyle şeyler oldu hem birey olarak benim hayatımda hem de çevremde en önemlisi de toplumda. Biz insanoğlunun doğaya yaptıklarımızın acısını doğa bizden çıkardı. Biz herşeyi tüketen yok eden üretmekten üşenen hazıra alışan nesiller yetiştirdikçe de daha da artarak devam edecek başımıza gelen felaketler. Hissettiğimiz duygudan tutun da hazırladığımız yemeğe bile saygımız olmadan atlayıp yenisine geçiyoruz. Ne acıyı ne mutluluğu ne aşkı ne nefreti yaşamaktan aciz hemen yenisi gelsin bu tükendi diyip arayışa geçiyoruz. Çocuklarımıza evde pişen yemeği yemek istemediğinde sayısız alternatif sunuyoruz öyle büyüyor çocuk alternatif sunumlarıyla. Elinde olanın kıymetini bilmeden ya da elde etmek için bir şeyi çabalamadan. Tek ve hiçbirşeysiz kalmıyoruz hep var yoksa da diğer seçeneğe atlıyoruz o yoksa başkası var. Bu bireysel içsel olan tüketme odaklı insan tipi çoğaldıkça da umarsız merhametsiz empatisiz duygusuz daha doğrusu Duygu öğütücü saçma bir ruh haliyle ne yaparsak yapalım tatminsiz bir insana dönüşen biz ve çocuklarımız mutsuzluklar içinde debelenip duruyoruz.

Terk ettik evimizi yurdumuzu zor hayatlarımızı. Konfor, az zamanda çok fazla seçenek olan eğlenceler ama eğlenememeler, yalnız hayatlar, yalnız bayramlar, insansız mekanik bir şekilde iş,başarı,para peşinde koşan para için her türlü değeri alt üst eden biz insanlara tabii ki evren, doğa, tanrı bir cevap verecekti. Şu an bunu yaşıyoruz doğa cevap veriyor. Doğa dövüyor, sövüyor bize. Yeter dur diyor. Ne zaman doyacaksınız diyor. Bir de somut olmayan durumlar var bunların yanı sıra gözle görülmeyen tokatlar. Herşey elinden alındı insanoğlunun. Dost meclisleri, abartılı bilmem ne shower partyleri, happy de birthdaylar, yok efendim kız gecesi bekarlık bilmem nesi, diş kınası, cinsiyet partisi..... Ivırı zıvırı sırf gösteriş için yapılan sahibinin zerre eğlenmediği bir insatgram fotoğrafı için yapılan o para basılan partiler hani;hiçbiri yok değil mi. Daha neler neler yok. Demek olmadan da yaşanıyormuş. Bunlardan bir minicik virüs zorla vazgeçirdi sizi. Şimdi de doğa diyor ki yeter. Bir ev neyine yetmiyor, bir otel neyine yetmiyor, bir iş yeri, bir araba, bir televizyon, bir dolap, bir elbise, bir vs vs vs.

Azal, küçül. Aç gözlü olma. Elindekine değer ver. Elinde olan varsa başkasında gözün olmasın. Onun kıymetini bil. Ona sahip çık. Yoksa sana böyle dersini veririm diyor.


Hayat hep bir ders. Öğren öğren bitmiyor.

Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir. 

25 Temmuz 2021 Pazar

BELKİ ÜSTÜMÜZDEN BİR KUŞ GEÇER OLMAZ MI

https://youtu.be/72nGwgu3JDg 

Begüm ben seninle dünyayı dolaşmak 

Her tadı seninle tatmak 

Her kokuyu seninle içime çekmek istiyorum bilmiyorsun belki ama bil belki o ara üstümüzden bir kuş geçer 











13 Temmuz 2021 Salı

KİMLİKLERDEN GİTMİŞ

"Şu zor anında ben vardım yanında" 

"Benim omzumda ağladın" 

"Her türlü kaprisi yaptın idare ettim seni" 

"Yemedin zorla yemek yedirdim sana" 

"Zorla uyudun başında bekledim senin" 

"Bağırdın çığlık attın saçmaladın alttan aldım" 

Diyen bir kişi olmamış hayatımda hep bunları başkaları için yapmışım. 

Benim derdimi dert edinen buna bir çözüm bulmaya çalışan, Pınar bak şöyle yaparız lütfen sakin ol üzülme diyen bir Allahın kulu olmamış ömrü hayatımda. 

Bense hep herkesin en acı anlarında en mutlu günlerinde en çıkılmaz işlerinde ilk aranan olmuşum ki hatta ve hatta benden hiçbir isteği olmadan sadece sesimi duymak hatırımı sormak için arayan dahi olmamış. Filozof bilmediğini bilendir demiş sokrates nasıl da doğru demiş ben hiçbir şey bilmezmişim beni filozof yaptı dünya canlılarının insan türü. 
 
Herkesin istediğini yaptığım zaman meğer iyiymişim ben. Dert dinlediğim zaman ya da onları güldürüp eğlendirdiğim kadar sürermiş arkadaşlığımız. Meğer en en yakınlarımız dahi onların beklentilerini yerine getirirsek varlarmış. 

Ben herkesi ve herşeyi geride bıraktım artık. Kimsenin istediği hiç bir şeyi yapmıyorum. Ne istiyorsam onu yiyorum onu giyiyorum tüm sosyal  kimliklerimden arındığım özümle buluştuğum zamanları çoğaltıyorum. Deniyorum en azından. 

İnsanların bencil sığ manipülatif yüzeysel merak odaklı saçma konuşmalarına maruz kalmaktansa sessiz iyi benle kalıyorum. Farklı ilginç olan benmişim gibi düşünmekten de vazgeçtim, sorun çıkaran insan yaftası yemektense asgari iletişim içinde olmak daha zararsız. 

İkinci kitabım için yarından itibaren yazılarımı toparlayacağım ben en çok çalışmayı seviyorum bunu öğrendim öğrenmeyi seviyorum hiçbir şey bilmediğimi düşünürsek en iyi gelecek şey bu bana. 


7 Temmuz 2021 Çarşamba

Neler OLUYOR BİZE

 Yazmak kadar iyi hissettiren bir şey varmıdır ki... Her insan için iyi hissettiren eylem farklıdır elbette ama yazmak duyguların sözcüklerle örtüşmesi soyut olanın somutlaştırılması görünmeyeni göstermek gibi adeta. Hayali olanı resmetmek gibi. Yoktan var etmek gibi. Zihnin ortaya dökülüp cevap bulması gibi sorulara. Bir ürün çıkarmak gibi ortaya. Yaratmanın verdiği haz... İşte bana en iyi gelen bu, bu dünyada. Üretmek, ürün, senden içinden çıkan sesin duyulması yayılması dünyaya ve yazarken içinde oluşan bir rahatlama hissi. Normal olmadığının bir kanıtı aslına bakarsanız yazmak. Farklı olduğunun kabulü, farklılığını pozitive etmek aslında yazmak, farklılığını normalleştirmek. "Farklıyım evet ama bak bu nedenlerden" diye içten içe geliştirilen bir savunma mekanizması bence. "Yaptım ama niye yaptım" bakın bundan dolayı diye hak verdirmek için kendine ifade etme fırsatı yazmak. Çünkü konuşunca dinlenmiyorsunuz, konuşunca anlaşılmıyorsunuz ön yargılarla dolu zihinlere girmenin en basit en zararsız en direkt yoludur yazmak.

Ben yine başka bir şey yazmak için aldım klavyeyi nerelere gittin.

Allaha inanmanın, karmaya ve kendini akışa bırakmanın inanılmaz bir mucizesini yaşadım desem yine ve yeniden acaba ne düşünürsünüz. Çok mu megolaman, çok mu narsist biriyim diye kendime soruyorum sık sık ama ben iyiyim çok iyi niyetli olmamın hediyelerini aldığım da çok iyi mutlu hissediyorum. Paylaşasım geliyor ne yapayım. İçim içime sığmıyor adeta. Haykırasım bağırasım geliyor. Haksız olan herşeyin karşılığında çok daha fazla iyi bir şey geliyor başıma. Tanrı, evren, melekler, çocuklar, hayvanlar tüm dünya dahil beni seviyor gibi geliyor :) Komik değil mi ama öyle.

Yazacak çok uzun bir konu bu benim için ama insanlarda ben dahil okuma tahammülü azaldığı için kesiyorum.

Garip şeyler oluyor izliyorum 

29 Haziran 2021 Salı

SEN AĞLAMA DAYANAMAM

https://youtu.be/lJ35uzHxF64 



Ben acaba bir ağaç olsam hangi ağaç olurdum?

 Bir hayvan olarak dünyaya gelmiş olsam hangi hayvan olurdum?

Önceki hayatımda kimdim?

Doğduğum anda neler oldu orada acaba?

Bebekken en çok kim kucakladı acaba beni?

Kim avuttu beni ben ağlarken acaba?

Ağladım mı acaba?

Huysuzluk yaptım mı hiç?

Gereksiz kıskançlık ve ya yaramazlık yaptım mı hiç acaba?

Bile Bile birine zarar verdim mi küçükken?

Yapılmaması gereken toplum normlarına ya da etik ve ahlaki kurallara aykırı davrandım mı hiç?


"Siz bu soruları hiç kendinize sordunuz mu?"

Peki siz herşeyi olması gereken gibi yapıp da düp düzgün biri olduğunuz halde etik olmayan davranışlara maruz kaldınız mı?

Hiç ummadığınız kişilerden ummadığınız sözlere duydunuz mu, hak etmediğiniz bir hayatı yaşamaya mahkum olduğunuzu düşündünüz mü örneğin. Bunun nedenlerini sorgularken derine inmemek için hep koşturmaya hep kendinize yeni kaoslar yeni çıkmazlar yeni karışıklıklar yarattınız mı?

Her ne kadar rutin olmaya çalışıyorum derken karmaşa içinde kaybolmak daha unutturdu mu aslında kimsesizliğinizi?

Düzensizlik içinde düzen tutturmaya çalışırken yorgun düştüğünüz olmadı mı hiç sizin?

Gözlerinizin dolup dolup da göz yaşının akamadığı anlar, dilinin ucuna gelen sözcükleri yuttuğun zamanlar da mı yok? 

Tüm bu sorulardan birine dahi evet demedin mi :)

O halde şanslısın demektir bu hayatta. Dön aynaya tadını çıkar hayatının. Devam et.



9 Haziran 2021 Çarşamba

KUSURA BAKMA

 Kusura Bakma Pınar Duygu :)

Siz hiç kendinizden özür dilediniz mi arkadaşlar

"Sevgili Ben senden özür diliyorum" demediniz mi hiç? Bu aralar bir kaç kez söyledim kendime bunu.

Uykusuz bıraktığım gözlerimden, şişen ayaklarımdan, aç bıraktığım midemden, yorgun düşen yüzümden, gereksiz düşünerek sıkıştırdığım beynimden, saatlerce başkasının derdini dinleyen kulaklarımdan dinlediğim sorunlara çözüm bulmak için gösterdiğim emekten dolayı ruhumdan, ayırdığım zamandan, hayat enerjimi aynı oranda bana hiç vermeyecek olan kişilere harcadığım bedenimden, sorgusuz sualsiz söylenen her şeye inanan kalbimden çok ama çok özür diliyorum.


Çok sıfırım şu an. Yepyeni bir dünya oldu ya şu bir yılda işte ben de artık yeni bir Ben inşaa ediyorum. Eski ne varsa hepsini yeniyle değiştiriyorum. 40 yaşımı çok sevdim... Kendi yaşamımın mimarıyım bugün çiziyorum yarın yaşıyorum. Bir de" Anladım ki "diye başlayan cümlelerle konuşuyorum bu aralar. Meğer ben ne çok şeyi bu zamana kadar hiç anlamamışım.

Son beş gün bana hayatta yemediğim tek tokat kalmıştı onu da tamamladıysam artık beni top yıkamaz dedirtti. Unutmayın ki Bana bir şey olmaz diyor ya Gülben Abla, ben de bu son vurgunla bunu der oldum. Bunu da gördüm ya bana bir şey olmaz artık dedim:)

Bana bir şey olmuyormuş gerçekten.

Bana bir şey olmaz deyip de katlandığım her ihanet, her aldatma, her sahtekarlık, her nankörlük için de biricik canımdan kendimden af dileyerek bu sondu demek istiyorum Pınara... 

3 Haziran 2021 Perşembe

VOLUME 3 DAHA İYİ OLURMUŞ

 Ne zaman böyle hissettim kendimi hiç hatırlamıyorum muhtemelen dört yıl olmuştur.

Evet dört yıl falan oldu bu hissi en son yaşadığım.

Bu kadar huzurlu, bu kadar rahat, bu kadar, bu kadar uzun süre sükut içinde denize bakmayalı dört yıl olmuş koca dört yıl.

Şimdi tam o zaman gibiyim.

Şöyle ben şunu yapıyorum buna benzer iyi ve huzurlu hissettiğin zamanları zihnime o an kazıyorum şu anın tadını çıkar Pınar hisset huzuru duy dalganın sesini dokunduğun herşeyi hisset diyorum ne zaman sıkışmış hissetsem o anı getiriyorum aklıma sakinleşmek için... Bu an da öyle bir an.

Bu kadar özlenen bu kadar beklenen bu kadar güzel, bu anın bana Allahın bir ödülü olarak düşünüyorum çünkü ben şuna inanıyorum "Herkes hakkettiği hayatı yaşar" demek ben bu güzel günü haketmişim.

Kızım, kız kardeşim, onun kızı.... Birbiriyle sadece sevgi bağı olan bir dört kişi bir aradayız. Ne güzel değil mi...

Çok yorucu yıpratıcı bir yılın ardından böyle bir güzellik için ne kadar şükretsek az.

Hayatı seviyorum hayatta beni seviyor :)

Valla ben 90 yaşıma da gelsem yine hayatı severim ölmeyim diye çabalarım yine her anı dolu dolu yaşayayım diye koştururum. Çünkü

Ben Benim.

Bundan daha iyisi nasıl olur

Hadi bakalım :)


19 Mayıs 2021 Çarşamba

BEN BİR GURBET KUŞU


 Şu yazı yazmak nasıl iyi hissettiriyor insana

Sözcüklerin umarsızca akıp gitmesi klavyeden sanki bir öç gibi bir intikam zevki gibi kupa kaldırtıyor bana. Çoğu zaman aklımdan yazmak istediğim konu için açtığım sayfama alakasız bir konu yayını yaptırıyor bana.

Bayramda kahve yaparken birşey geldi aklıma bu konuyla ilgili yazmalıyım dedim o an ama ikinci kez aldım sayfayı elime o konuyu nasıl anlatacağımı zihnimde oturtamadım. Zihnimde var da bunu kelimeler cümleler olarak size nasıl anlatacağımı bilemiyorum.

Bu bayram uzuuun çok uzun çok uzun yıllardır tatmadığım bir his yaşadım. En son ne zaman böyle hissettim bir bayramda diye sorarsanız belki 16 yaşımda 17 yaşımda derdim yani ben benim doğduğum evden ayrılmadan önceki yaşımda. Gelen misafire kahve yaparken bu bayram yirmi yıl öncesine gittim.Bayramı bayram gibi bildiğim yıllar. Henüz dünyayı sadece oradan ibaret sandığım zamanlar, samimi ve gerçek duyguların olduğu zamanlar, kırılmamış, incinmemiş, yerle bir edilmemiş zamanlar bir de ve en önemlisi umut dolu olduğum zamanlar. İşte bu bayram bir an saniyenin onda biri kadar olan bir an aklıma o zaman geldi. Bir de tek bir şiir dizesi

 "Aslında  her insan biraz yenikti hayata ve biraz küskün" 

Her şeyin tadında yaşandığı kalabalık değerleri olan inançları olan ailelerimizden kopup hayatla bir yerlerde savrulurken geçmişi mutlu olduğumuz saf temiz olduğumuz  o günleri yaşatmaya istemsiz bilinç altı çalışıyordu. Ben yemekleri yapma derdinde biri tatlı kahve çikolata kolonya kurban bayramlık derdinde, bilerek yapmıyorduk. Ben de o kahveyi yapana kadar farkında değildim. Hiç kimsemizin olmadığı hiç kimsenin umurunda olmadığı hayatlarımıza geriden gelen aile gelenekleri ve görgü ile o anı hissetmeye çalışıyorduk. Anlamsız çoklukta yemek, anlamsız çoklukta tatlı doldurduk evi alt beyin alt kültür.... Çünkü ikimizin de ailesinde öyleydi onu görmüştük. Harçlıklar, bayramlıklar........ Eksik kalan aidiyetimizi böyle tamamlıyorduk. Bunun benim farkındalığımda karşılığı bu. Biz dört milyarlık bir şehirdeki yalnız gurbet kuşlarıydık ve her ne olursa olsun inatla ısrarla zorla birarada kalan.

Her birimizin tekamülü başkaydı birbirimizden, dersimizi aldıkça daha çok kilitlendik çünkü başka kimsemiz yok ki.

Biz dört kişiydik😃 Nazlıcan Bedirhan Suphi Bi de Annoş... Annoşun da kimsesi yok o da bir garip bizim gibi... Biz varlık içinde yokluk çekenlerdik. Ama yok demedik yoku yok saydık görmezden geldik, düşsek de yıkılmadık, herşey de gülecek bir şey bulduk... Yokken birbirinin yanında olandır ya hani olan. İşte biz kimse yokken var olduk.

Hem kimse kimseye muhtaç değil hem de dördümüz de muhtacız birbirimize....Orda var olduğunu bilmek için bunun verdiği rahatlama için muhtacız.

Bayram tatlılarımızı dağıttık dağıttık bitiremedik gelirseniz bekleriz😃

Ben bu yazı için bir son söz söyleyeyim dersem eğer ne derim biliyor musunuz...

SEVGİ EMEKTİR

https://youtu.be/zR_qIYp3_wc


16 Mayıs 2021 Pazar

BUNDAN DAHA İYİSİ NASIL OLUR volume 2

 BUNDAN DAHA İYİSİ NASIL OLUR

Arkadaşlar bu gerçekten sihirli bir cümle.

Ben deneyimliyorum. Siz de deneyin. Söyleyin.

Bundan daha iyisi nasıl olur.

Bilseydim ilk duyduğum anda daha sık tekrar ederdim. Geç farkettim ama geç değil hiçbir şey için.

Bundan daha iyisi nasıl olur dedikçe daha iyisi oluyor. Çok ilginç değil mi? Bir cümle nasıl böyle etkiler yaratır. Ben de inanamıyorum. İzliyorum sadece. Bakıyorum.

Herşey tam istediğim gibi değil belki ama her geçen gün bir öncekinden daha iyi.

Aslında başka bir şey yazmak için açtım sayfayı ama demek bugün bu konu gerekmiş birilerine.

Birinin rezonansına denk geldik, biri demek diyor ki "Ne olacak şimdi" Şöyle bir cevap olmalı Ne olacaksa olacak. Sen ne yaparsan yap olacak olan olacak. Olan tüm olasılıkların en iyisi olacak. Her ne olduysa da tüm olanların en hayırlısı oldu. Şu an ne isen de bundan daha iyisi nasıl olur diye düşün. Daha iyisi senin olsun. 

29 Nisan 2021 Perşembe

KARANTİNA GÜNLÜKLERİ

 Karantina günlükleri diye bir günlük tutmaya karar verdim bugün. Deftere yazacağım genç kızlığımdaki gibi. Neydim ne oldum diye düşünmek istedim. Bu nasıl bir süreç arkadaşlar hiç düşündünüz mü....

Yani siz de tüm hayatınızı süzgeçten böyle acımasız gözden geçirdiniz mi... Kim kimdir siz kimsiniz ay yıllardır yazıyorum valla bence herkes kim olduğunu öğrenmiştir artık öyle mi, bence bundan sonra sorulacak soru ne kadar ömrüm kaldı ve ben bunu kimin ve ne için çarçur ediyorum. Yani kimler için burdayım ve kendim için ne yaptım bu zamana kadar.


Ben 40 yaşımda kendime tek bir soru soruyorum "Pınar Seni kim ve ne mutlu eder"  işte bu sorunun cevabı ne ise ona bak. Çünkü sen sen kimsin nesin neden buradasın vs. O soruların cevabını çoktan buldun. Şanslısın ki erken aydın şimdi bak mutluluğa diyorum... :)

Bu saatten sonra da ne olur biliyor musunuz, (klavyede soru işaretini bulamadım :)))

Benim hayat amacımda olan eğitim çocukların gelişimi,vatanına milletine faydalı, kendine yetebilen, üreten, gelişen bireyler yetiştirmek öncelik olarak devam ederken birinci önceliğim kendimi de mutlu edecek bu Hayatta onu yaşamak her ne varsa....

Belki uçak kullanmak, belki bangi jumping, belki sade ve sadece bir örgü örmek, belki bir kek yapmak her ne ise o....

Belki bir kitap yazmak bir resim yapmak bir Pınar geçti bu dünyadan demek...

Çünkü varım burdayım BEN VARIM

BEN GİTSEM DE İZ BIRAKMAK GERİDE

Bir lider bir yerden geçtikten sonra bir izi kalmıyorsa o bir lider değildir...

Her bir yerde ve her bir kimsede bir izinsiz yoksa siz sadece bu dünyada yeme içme ve nefes almak için varsınız...

https://youtu.be/M3TrJ9mHnLs

30 Mart 2021 Salı

BUNDAN DAHA İYİSİ NASIL OLUR


 Hoşgeldin ömrümün geri kalanı

40. Yıla adım attım

Geriye dönüp bakmıyorum

Bu andayım. Şimdide.

Gelecek ile ilgili de birşey düşünmüyorum.
Çünkü hiçbirşey düşünüldüğü gibi olmuyor bu hayatta.

Ne bir sitem ne bir kırgınlık ne bir eksiklik ne de fazla olan hiçbir duygu da yok içimde. Sadece yaşıyorum. Günün gerekliliklerini ve bu hayatta neden var olduğumu bilip ona hizmet ediyorum.

Bana sunulan bu muhteşem hayatın tadını çıkarmaya çalışıyorum elimden geldiğince. Denizi kokluyor, dalga seslerini duymaya çalışıyorum, kızıma sarılıp öpüp köpeğimle eğleniyorum, müzik dinliyorum, gülüyorum çokça, herkese selam veriyorum bazılarını ise yok sayıyorum, isteyen için her zaman olduğum yerdeyim ama hak etmeyenler için telefonun engelle tuşuna dokunuyorum.

Tek bir Canım var Canıma değer veriyorum onu mutlu etmeye özen gösteriyorum, aynaya bakıp ne tatlısın benim Canım diyorum. Derin nefes almayı da öğrendim, kalbimi adımlarımı da yavaşlattım, sakin sessiz devam ediyorum ama sadece istediğim kişiler biliyor nerede nasıl olduğumu.

Hoşgeldin 40 yaşım

Bundan daha iyisi nasıl olur, şükürler olsun her şeye.

Vazgeç
Kabul et
Dua et
Bırak


13 Mart 2021 Cumartesi

YAPAYALNIZ ANNELERE GELSİN BU YAZIM

 Bu ülkede bir kadının gelebileceği  en üst mertebe ''Evli ve Çocuklu'' olmak.

Eğer siz iyi gitmeyen bir evliliği bitirmişseniz bu hayatta başardığınız hiçbir şeyin hiçbir önemi olmuyor toplumda.

Ne tek başınıza ayakta kalabilmek için verdiğiniz ruhsal, fiziksel mücadele, ne yaşadığınız ekonomik sorunlarınıza bulduğunuz  çözüm çabaları. Ne yaptığınız işler, okuduğunuz üniversite sayısı, yaptığınız yüksek lisans, doktora diploması, ne kazandığınız sınavlarınız ne atladığınız kariyer basamakları ....

Tek başına hem çocuğuna anne olup, hem iş dünyasındaki erkek rakiplerinizin önüne geçmiş olmanız ,aldığınız başarı belgeleri,  yazdığınız kitaplar , gelecek yatırımlarınız;bir ailenin iki kişi çalışarak ancak yapabildiklerini sizin tek başına yapıyor olmanız...........

İŞTE BUNLARIN HİÇ BİR ÖNEMİ YOK...


Hem de hiçbir önemi yok bu toplumda.

Bu toplumda önemi olan tekşey bir kadın için '' 100 yıl da olsa,ölse de ,geberse de önemli değil mutsuz evliliğini sürdürüyor olması.'' Eğer öyleyse KADIN BAŞARILI '' denir. Başka hiçbir şey yapmasına gerek yoktur.Çünkü o Evlidir. Kocası dövse de . sövse de ,onu sevmese de hatta ölümün eşiğine dahi gelse ''O KADIN BAŞARILIDIR.'' Çünkü kurbandır,kadın da toplum da ''Kurban Psikolojisini'' çok sever. Acitasyon ,yazık ona denmesi besler bizim toplumumuzdaki kadınları.Aileleri de onu teselli eder.''OLSUN KIZIM KOCAN BAŞINDA OLSUN , '' Olsun da istersen sen öle de bilirsin.


Tüm bunlar nereden aklıma geldi biliyor musunuz .Ekmek almaya giderken gördüğüm bir papatyadan.

Yolda , iki taşın arasından çıkmış,yoldan arabalar geçmiş ama o hala orada durmuş,ölmemiş. Taşı delmiş,üstünden tonluk ağırlıklar geçmiş ölmemiş. Yaşıyor.





Bu konuda çooook söylenecek söz var da .... Olsun bu kadar kıssadan hisse yeter.Arif olan anlar. 


Bir de bir arabesk şarkı ekleyeyim şuraya boşanmış yalnız anneler oturup ağlayın ne yaparsanız yapın siz hep ''BAŞARISIZSINIZ'' bu hayatta. Hadi kolay gelsin:)

https://www.youtube.com/watch?v=yDR6IVng8TA


27 Şubat 2021 Cumartesi

HAYAL KURSANA

 Hayal kuruyor musunuz ?

Yani aslında ben önceden hayal derdim daha doğrusu ben hayale inanmam. Benim gözümde sadece bazı şeyler canlanır ve bir süre sonra da o gözümde canlanan şeyler gerçek olur. Hayal kurmam ben . Olmasını istediğim şeyler gözümün önüne gelir . Belki de gözümün önüne geldiği için yani imgelendigi için gerceklesiyordur ben henüz bunu ayırt edebilecek aydınlığa eremedim . Sadece şunu tespit ettim ki  gozununuzde canlanan herşey gerçekleşiyor.  Bunu fark ettiğim günden bu yana da olmasını istediğim şeyleri imgeliyorum. 

Kalbin beyinden daha önce bazı şeyleri algıladığını yıllar yıllar önce deneylerle ortaya koyan Tesla belki de haklıdır Edison tarafından manipüle edilse de herşeyi çalınsa da. Kalp hissediyor , biliyor ve beyine sinyal çakıyor sonra beyin o olacağı bize düşündürüyor.  Düşünceler dilleniyor dua oluyor dualar ise gerçek oluyor.  Ya da dillendirdigimiz herşey yankılanıp bize dönüyor. Bu nedenledir ki kalbi kötü olan kötülük iyi olan iyilik buluyor. Bilim , ilim ve tasavvufun dönüp dolaşıp birbiri içinde sarmal oluşu da bu işte.  

Bir titreşimi kalp beyinden çok kısa bir zaman önce idrak eder ve beyni uyarır " Bu yanlış, bu doğru, bu iyi ,bu kötü " biz ise kalpten önce beynin yönettiği duyu organlarımızla anlamaya çalışırız dünyayı.  Halbuki esas göz " Kalp" tir.  Birşey,  bir kişi, bir iş size kötü tedirgin hissettiriyorsa o gerçekten öyledir.  Kalp yanilmaz , öz doğruyu bilir çünkü.  

Işte hayal de hayal değildir,  hayal olacakları beyinden önce bilen bize gösteren kalbin gözüdür.  Kalp hisseder size haber verir siz de beyne gider dersiniz ki" Ben bunu yaşasam ne güzel olur" , sonra beyin bunu anladığı an ,duyduğu an olması için Her şeyi yapar . Hani der ya yazar " Birseyi kalpten istersen tüm evren onu gerçekleştirmek için işbirliği yapar" beyin bilinçaltına sinyal atar " Bu olsun ,bu oldu ,bu oldu,bu oldu..." ve bir de bakarsınız ki olmasını istediginiz her ne ise onu birine anlatıyorsunuz işte o an bu dilleniyor yani duaya giriyor.  Sesiniz evrenle birlikte heryere yankılanıyor ve tüm hücreler ona ulaşmak için çalışmaya başlıyor. Aradan geçen süre insandan insana fark etse de bir de bakmışsınız o gözünüzun önüne gelen görüntünün içindesiniz . Kendinize şunu derken bulursunuz " Hayalim gerçek oldu" 

Aslında bunu yapan sizsiniz.  Bunu bilse insanoğlu bu kadar güçlü olduğunu herşeyi elde eder . 

Benim de şimdi bir hayalim var . Şu an bir hayalim var.  Yani bir kaç ay içinde olacak gözümün önüne gelen bir görüntü var gözümde.  Muhtemelen yaza kadar gerçekleşir.  O olunca başka bisey canlanacak. O da olacak ,sonra başka bir şey.... O halde madem doğru bu tezim o zaman ben hep olumlu imgeleme yapayım yani kendim kızım ve evrenin hayrına ne varsa güzel onu canlandirayim gözümde o gerçek olsun dedim kendime iki yıldır. Şimdi siz de bir deneyin bakalim sizde de aynı mi olacak. En çok olmasını istediğiniz ne varsa yazın,  cizin canlansın o gözünüzde. Ve sonra da olsun. 

Iyi geceler diliyorum herkese, hayalini kurduğunuz her ne ise size koşa koşa gelsin.

14 Ocak 2021 Perşembe

EY CAN -IM

 Eskiden biri bana hak etmediğim bir davranışta bulunsa ya da hak etmediğim bir söz söylese günlerce üzülürdüm. Günlerce düşünürdüm bunun üzerine, konuşurdum. O anı yaşayıp yaşayıp kendi içimle konuşurdum. Bunu yirmili yaşlarımda yapardım. Otuzlarda ise az biraz sesim çıkmaya başladı. Konuşamıyordum yine ama yazmaya başladım. Hırsımı kelimelerden çıkarmaya başladım.  Sözüm de kesilmiyordu. Ne istersem yazmaya başladım.  Rahatladım çokça; en azından yazınca orada bitiyordu kızgınlığım. Otuzlu yaşlarımın sonundayim artık şimdi ne düşünüyorum ne yazıyorum . Yapilan haksızlığa da üzülmez oldum. Sadece haksız bir davranış karşısında ben de bir ok atiyorum karşımdakine ve kimse o bırakıyorum.  Hiç kimse olmasa ne olur ki ben bana yeterim diye düşünüyorum. Giden herkesin yerine de yenisi geliyor . Giden herkes iyi ki gitti diyorum aslında son zamanlarda oh ne güzel iyi ki bırakmışım diyorum . 

Istemedigim telefonlara cevap vermeden 

Değmeyecek insanlara emek etmeden

Zamanı sade ve Sadece kendime harcayarak ne kadar da iyi yapıyorum:) 

Siz de yapın 

Işte o zaman göreceksiniz ki siz sadece sizsiniz bu hayatta yani teksiniz ve insanların işine yaradiginiz kadar hayatlarındasınız. Bu yüzden canınız ne istiyorsa yapın ve kenara çekilin 

Çünkü sizin en yakınınız kendi özünüz,  kendi CANINIZ