Rezonans.
Yayın alanı.
Frekans.
Dalga boyu.
Hiç duydunuz mu arkadaşlar bu sözcükleri.
Duydunuz Tabiki.
Her birimizin bedenimiz dışında etrafa yaydığımız bir enerji olduğunu artık bilmeyen yoktur sanırım. Bu enerjinin bilimsel olarak açıklamasını tıpkı radyo frekansı gibi düşünün belli bir dalga boyunda olan frekans olduğunu açıklamanın yanı sıra deneylerle ispat eden bilim adamları var. Buna da hepimiz inanıyoruz artık öyle değil mi. Yani sizin beyin dalgalarınızın etrafa yolladığı bir frekans noktası, sayısı, adı her ne ise bir aralığı var. Ve siz o dalga boyunda olan insanlarda yer ve zaman sınırı olmaksızın bir şekilde birbirinize doğru çekiliyorsunuz. Sizin frekansınız ne ise karşınıza çıkan herkes de sizin frekansınızda eğer değilse onunla bir süre sonra iletişiminiz kesiliyor. Ya onun frekansı sizden üste kaldığı için o alandan önce ayrılıyor (Bu bilinçle yapılmıyor, ya bir tartışma ya bir kırılma, kızma vs, bir olay oluyor) Eğer sizin ondan yüksekse alanı önce siz terkediyorsunuz (Alan dediğimiz şey yer değil, ilişki alanı). Bağınız tık kopuyor. Sonra yine yakın frekansta olan birine gönderiliyor ya da o size yönleniyor çünkü hepimiz eterik bağlarla aslında birbirimize bağlıyız. Bu nedenledir ki hem bilim hem tasavvuf yine orta noktada buluşuyor ve diyorlar ki "Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir" siz sizinle aynı frekansı yayan insanlara rastlaşıyorsunuz. Sanki yıllardır tanıdığım biri dediğiniz olmuştur bazı insanlar için ve ya ne kadar da aynı şeyleri yaşamışız gibi. İşte zaten bu yüzden siz bir aradasınızdır. Kızdığınız, öfkelendiğiniz insanlarda olan her ne varsa da sizde o olduğu için karşılaştınız gördüğünüz herkes aslında sizde olanı size göstermek için var. Sizde olup da sizin farketmediğiniz herşey için. Sizde o özellik olmasaydı zaten karşınızdakini farketmediniz gibi. Rezonans da bu titreşimlerin yayılımı rezonansta zaman kavramı gelecek geçmiş yoktur sonsuz olasılıklar vardır ve evrendeki herşeyin rezonansı vardır. Yaydığımız titreşimler her ne ise gelecekteki sayısız olasılığı biz çağırıyoruz. Bizim rezonansımız ne ise hep onu yaşıyoruz aynı olan ve aynı biten ilişkiler, aynı tip karşılaşılan insanlar, aynı ev tipi, aynı skaladaki arabanız, aynı iş yeri ortamlarına maruz kalmak tüm bunlar sizin değişmeyen inanç ve rezonansınızdan kaynaklanıyor. Bilim insanlarının yıllarca çalıştığı, sayfalarca kitap yazdığı, belki yüzlerce deney yapılan bir konuyu ben en basit hali ile minimalize ederek açıklamaya çalıştım. Siz titreşiminizi, frekansınızı değiştirirseniz herşey değişecektir.
Gibi gibi sıkılmayın okurken diye kendi yaşadığım örneklere girmiyorum. Ama alan değiştiremezsiniz aynı olaylardan farklı sonuçlar bekleyip durursunuz. Belki de artık neyin neden ve neden sonra olduğunun farkına varmaya başlayıp kendinizi bir sorguya çekmeye başlamalısınızdır. Belki de değişmelisinizdir. Zihninizi yönetmeye çalışmalısınızdır.
Böyle işte ben takılıyorum aklıma estikçe de sizinle de paylaşıyorum.
Sevgi ve selamla.
Uykum kaçtı , okumaya geldim ;))
YanıtlaSil