Ben seninle tunalı Hilmi caddesinde simit yeme ihtimalini sevdim. Diyor şair.
Hiç gitmedim . Ankarada da hiç yaşamadım. Birinin beni sevme ihtimalini de sevmedim. Bu şiirde hep aklıma gelen dize her böyle hissettiğimde hep şu olmuştur. "Soğuk ve sehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam"
Derin bir garip hayal kırıklığı içindeyim. Meslek hayatını bu kadar sevmeyen, bu kadar umutsuz , bu kadar hersey öyle durmuş kalmış olamazdı . Yerinde saymanın en en somut haliyle yüzleşmek , hersey herkes ilerlerken bir yerde zamanın durmuş olması ve benim buna seyirci kalıyor olmam çok ilginç.
Yerimizden konuşup duruyoruz ya hani yerinde görmeden herseyi. Zaman geçtikçe görüş alanımız bizim artmış ama meğer zihinlerde olann öğrenilmiş çaresizlik geçmemiş hala oralarda. Birilerine birseylere küsmüş gibi ilerleyen memur , kavgacı korkak , tetikte, itirazcı herseye , sistemi eleştirirken kendine dönüp bakmayan , gerçekten hicbirsey bu kadar aynı kalmamaliydi bu yerlerde . Geçen on yıllar teğetlememeliydi. Ben de zamanı durdurmakla ilerlemek arasında gidip gelmemeliydim. Heyecanın kaybolduğu gözlerle göz göze gelmek durdurmamaliydi beni. Hevesimi heyecanımı tekrar toparlamak ümidiyle. Vazgeçmemek tek isteğim bu aralar .
Bence kimse bu yazıdan bisey anlamadı.
Ben sadece herkesin aynı algıda olmasını beklemekten vazgeçmek istiyorum. O zaman daha kolay olur katlanmak kendini mükemmel olduğuna inandırmış vasat olan herkese .
Ben anladım
YanıtlaSil