28 Ekim 2019 Pazartesi

INSAN INSAN

Insan insan...
Insan nedir?
 Ben can nedir şimdi bildim.
Hayat nedir,nişan nedir şimdi bildim.

Insan ; Dünya gezegeninin en bilinmezi. En karmakarışığı.
Doğal yaşam parkına gittik geçen hafta. Her hayvanın belli özellikleri ve bu özelliklere göre olan yaşam alanları var. Muazzam yapılmış her bir alan. Gezerken defalarca dedimki "Ne güzel yapmışlar " tam tam olmuş.
Bu gezegende ne istediğini, ne yaptığını, ne hissettiğini, ne beklediğini,ne yaptığını bilmeyen tek canlı INSAN bence. Karmakarışık.  SIR. Büyük bir SIR. Ve hicbir standardı yok
.Kimin ne olduğu belirsiz. Kim tehlike anında ne yapar, kim ne ile beslenir,kim nerde ne der,kızınca ne söyler, sevince neyler,susunca nedir belli değil. Yani yüzyıllar sonra INSAN YAŞAM ALANLARI diye bir yer oluşturulsa oluşturulamaz.  Bu karmaşa içinde işte biz kendimiz olmaya,kendimizi gerceklestirmeye çalışıyoruz . Hem bu dünyanın gereklilikleriyle var olmaya, hem de bizi biz yapan ozelliklerimizle diyoruz ki BURDAYIM.

Ararken kendimizi bizde ,kendi tekamuluzu bulmaya çalışırken bir taraftan da devam ediyoruz yüzeyde olanlarla.
Son zamanlarda ise sadece duruyoruz . Soranlara ise "Nasılsın "diye. Herşey yolunda diye cevaplarınız.  Çünkü şu an olan olabileceklerin en hayırlısı ki olmuş. Çünkü biz herşeye EYVALLAH demeyi ogreneli çok olmuş.  Ne geliyorsa,ne gidiyorsa bize hayri vardır demektir  diyebilmeyi sözde değil de ÖZDEN öğretti bize hayat.


Bugün, Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluş yıldönümügünü . Benim için en güzel bayram.
Bu sözcükleri bu kadar özgür yazmama neden olan Hayran olduğum, inanılmaz bir saygı ve minnet ve saygıyla andığım Atama Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'üme teşekkür ederim.Şükran, minnet,saygı ve sevgiyle Atam Sen Rahat Uyu Bekçisiyiz Biz Hürriyetin.

Bir özgürlük, bir Cumhuriyet ,bir saygı, bir ani yazısı bu bizden ATAMIZA saygı ve dünyalar kadar çok sevgi ile. Kadınlara bu kadar hak ve hürriyet verdiğiniçin teşekkür ederiz Sarı Saçlı Mavi Gözlü Atam.https://youtu.be/fEzpsVi1Qd0


23 Ekim 2019 Çarşamba

SEN SENSIN

Içimde yılgın rüzgarların ayak sesleri
Sende daha yeni yeni kavak yelleri.

Dün bir yerde okudum ,diyorki "Kimi 20sinde evlenir 30unda boşanır tüm hayatı boyunca yalnız kalır, kimi 30unda evlenir ömür boyu mutlu olur. Kimi 30unda  genel müdür olur kimi 60ina kadar birinin altında memur kalır, kimi 40inda zengin olur dünyayı gezer kimi 50sinde daha yaşadığı ilden dışarısını görmemiştir " Aslında okuduğum tam kelime olarak böyle değildi de benim anladığım aklımda kalan buydu. Özeti nedir bunun bazılarımızın farkındalığı, görmüş geçirmişliği bazılarımızın bizden yaşıyla büyük olmasıyla doğru orantılı değil.  Bunu söyle daha da açık hale getirirsek ;Hayat herkes için akıyor da herbirimizdeki etkisi farklı.  Yani kimin kimden neyi nasıl algıladığı bir muamma ,bu yüzden ne kimseyi "Neden anlamıyor, neden göremiyor "diye yargılamadan (ki benim eskiden en çok kullandığım cümleler) önce onun frekansının ve algı seviyesinin yerini tahmin ederek bakmak lazım herşeyine.  Böyle bakınca kolaylaşıyor hayat. Yani kızmıyorsunuz insan davranışlarına.  "Onun algısı o kadar " deyip geçiyorsunuz.  Eğer hissediyorsanız birşeylerin düzeleceğine; evet zaman ve enerjinizi harcıyorsunuz onun için.  Ama "Yok ,kapalı tamamen " diyorsanız da ,hemen oradan "Kaç ". Evet haklısın diyorsunuz karşıdakine, Bir de benim Çok kullandigim bir cümle var öyleleri için " Evet doğru söylüyorsun tabi " . Bu ne demek benim lügatımda "Seninle tartışarak, sana birşeyleri ispat etmeye çalışarak o güzel yüreğimi tuketemeyecegim ben ,sen bu yaşa kadar hiçbirşeyin farkına varamamışsın, ben kim oluyorum da sana farkettirecegim "demek . Yani "Banane " demek. Bir de ne farkettim arkadaşlar insanlarda bilmem katılır mısınız "Insanlar duymak istedikleri cevaplara odaklilar " Yani siz zaten onların duymak istemediği bir cevap verin sorularına kendileri cevapliyor soruyu ,bir de size kabul ettirmeye çalışıyor cevabı.  Şimdi biri gelip bana "Pınar ne diyorsun gideyim mi ?" Diye Bir soru sorunca "Ben ona sence ?" Diyorum . "Gitmek istiyorum "diyor. Ben de " o zaman git " diyorum . Çünkü benden istediği benim fikrim değil: O zaten gidecek benim onayımı istiyor sadece. Hayır gitme desem de gidecek. Çünkü biz sorularla sadece onay bekleriz . Cevap değil amacımız çünkü ruh zaten kendi cevaplarını bilir.

Nereden nereye geldi yazı,
Ben neredeyim Sen nerede diye soruyordum aslında başta .
Ama şimdi bu kadar şey yazdıktan sonra vazgeçtim bu sorudan . Çünkü dedik ya herkesin boyutu, frekansı, algısı farklı. Siz kendi boyutunuzda olmayan insanlara kızamazsınız "Neden benim penceremden bakmiyorsun dünyaya "diye . Yani O daha orada sizin yirmili yaslarda belki olacaginiz yerde olmasina kızamazsınız 40lı yaşlarında olan birine . Bu yüzden ne yazdiklarimızla ne de kendimizle çelişmemek adına, bu yazıyı bir son sözle bitirelim;

Kimseye neden böyle diye şaşırma, O , o
Sense sensin.

22 Ekim 2019 Salı

Küçük Bir Yazı

Düşünce ağlamamayı;ağlayınca teselli edecek hiç kimsenin olmadığını farkedince öğreniyor insan.
Çok mutlu olduğunda paylaşacak biri olmadığını fark edince de bir deprem yaşıyor ruhunda.

''Benim eşim işte nasıl yaptın helal olsun sana hayatım''
''Benim kızım işte bu Bravo kızım sana''
''Benim arkadaşım yaaa işte budur çak o zaman''
''Ya sen kimin dostusun harikasın canım benim''
''Gerçekten tebrik ediyorum ben de çok heyecanlıyım'' diye cümleler duymayacağınızı artık bilmekten o kadar yoruluyorsunuz ki.Aslında birçok insanın başaramayacağı işlerin altından da kalksanız bunu paylaşacak kimseniz yoksa sizin için de önemsizleşiyor. Amaaan ''Yaptık işte bir şeyler'' deyip geçiyorsunuz.
Üç gündür hastayım. Sağ olsun arayan soran gelen giden herkese teşekkür ediyorum.Ama bugün neyi fark ettim kendimde şimdi düşününce ''Ben ne saçmaladım bugün diye'' gülüyorum.Pazartesi serum ,iğne vs. ,dün de evde dinlenme güya ama zerre dinlenmedim,bugün sabahtan ilçeye,oradan da okula gittim.Gördüğüm herkese ben hastayım dedim,telefonla konuştuklarıma bile ''Alo'' demeden açar açmaz karşıdaki ''Ben hastayım hiç beni sormuyorsunuz,ölüp gitcem hiç ilgilenmiyorsunuz'' dedim tüm gün.İlçedeki müdürüme ,şeflere,memurlara,okulda öğretmen arkadaşlarıma,diğer kurum müdürü arkadaşlarıma,velilerime ,has bel kader bugün beni aramış olan insanlara ''Ben hastayım,ölcem hiç bana bakmıyorsunuz'' .Şimdi akşam saati azıcık biraz daha iyiyim aklıma gelince gülüyorum. Yani insan neden böyle davranır ki.Ben olsam böyle yapan biri hakkında derim ki galiba;''Yazık kızın kimsesi yok ilgi istiyor''Bak şimdi böyle yazınca daha da trajikomik geldi. Demek ne kadar büyüdük desek de biraz sevildiğimizi hissettiğimiz an nazlanmalara başlıyoruz.Sitemlere başlıyoruz.Serde kadınmışız demekki daha her ne kadar inkar etsek de.Hala duymak istiyoruz sevildiğimizi.

20 Ekim 2019 Pazar

GÖR-GÜ-SÜZ-LÜK



GÖRGÜ 》 Görmek fiilinden türemiş bir kelimedir.

Görmekten ,görüp geçirmekten gelir anlamı.

Görülen,yaşanan, deneyimlenen demektir. Bu ise aileden gelen bir görmektir.  Temelden gelen bir yaşanmışlıktır. Daha sonradan eğitimle , statüyle de desteklenirse tadından yenmez bir kıvamdır.  Hem aileden gelen bir kültür, hem eğitiminiz, hem kariyeriniz de varsa işte o görgü sonucu size ÇOK Görgülü bir insan sıfatı getirilir.

Şimdi son zamanlarda yaptığım bir uygulama var sizinle onu paylasayim bir şeyi anlamak istiyorsan onu zıttıyla düşün.  O zaman daha iyi anlarsın. Ilk paragrafta görgünden bahsettik örneğin şimdi onu daha iyi anlamak için GÖRGÜSÜZLÜK nasıl oluyor onu anlatalım.  Şöyle oluyor temelden ,çocukluktan olan bir aile eğitimi olmadan büyüyen, her hangi bir eğitim almayan ve eğitimli insanlarla paylaşımı olmayan, bir şekilde bir yerlerden para kazanmış olan , sahip olduğu herşeyi sadece onda varmış gibi kasılarak herkese gösteren, herturlu kültür, şehir, yaşamı belli bir yaştan sonra görme imkanı bulan ve bu imkânı da böyle traji komik bir şekilde anlatan,görsellerini paylaşan, gördükleri ile ilgili bitmek tükenmek bilmeyen anılar zinciri ile insanları sıkan, boğan kişiler işte onlara görgüsüz deniyor.

Dün bir filmde duydum ve çok hoşuma giden bir diyalogla yazımı tamamlayacagim.
Adam diğer adama soruyor "Ferrarimi gördün mü, hiç ilgilenmedin onunla" Karşısındaki de harika bir cevap veriyor ona "Ben daha çok onu göstermekle kendinde neyi dengelemeye çalıştığınla ilgileniyorum". Derin bir söz.  Insanlar paylastiklariyla hayatlarını karakterlerini ,önceliklerini ortaya koyar. Kimin ne olduğunu bu sosyal medya paylaşımları o.kadar gözler önüne seriyorki. Aslında kim ne ve nasıl hemen anlaşılıyor. Ve yazık diyesi geliyor insanın onlara tamamen eksiklerini sahip oldukları metalarla tamamlamaya çalışan görüntüde var Ama ruh olarak yoksun insanlara . Sadece bedenle ,madde ile var olanların hayat sınavları da yine mallarıyla olup,hep bu yoksunluklarinin bedellerini ödeyerek geçecektir. Yani önceliğimiz ne ise onunla sinandigimiz için gorgusuzlerin sınavı da o çok gösterişini yaptıkları her şeyi kaybetmekle olacaktır.
Son söz olarak;
Ilk kez mi gördün 😀Yazık bi kaç kez daha gitsen daha sakin olursun


19 Ekim 2019 Cumartesi

SAYGILARIMLA

Biliyorsun
Biliyorsun sonumuz yok.

Yani bu ne demek. Ben herşeyin farkındayım olmayacağını da biliyorum ki imkansız diye birşey yok ama sen ya da ben korkağız ve kabul ediyoruz bunu ; vazgeçiyoruz demek. Ben vazgeçmesem de senin bu korkak halinle kabulleniyorum herşeyi demek "Saygılarımla " Çünkü ben bu saygıya değer olduğum için senin de bunu hakettigine inanıyorum demek bu sözcük.

Yani bu Saygılarımla sözü aslında sana söylemek istediğim o kadar söz varken  susuyorum ,izliyorum, bekliyorum çünkü başka çare bırakmadın demek.  Ikimiz de biliyoruz ki ne tamsın ne de yarım olarak devam edeceksin benim için demek. Bana gelince zaten alıştım hep düşüp kalkmaya beni düşünme toparlanirim güle güle git sen de git yaşanan güzel anlar yanıma kalandır deyip yoluma devam ederimdir.

Aslında çıkmaz yolların sözüdür bu "Saygılarımla " yapılacak bisey olsaydı benden yana zaten sonuna kadar giderdim ben ama sende bunun karşılığını görmedim ki ,kimin ve ne için hırpalıyorum kendimi bu kadar yoksam karşımdakinde diye fark ettiğin andır bu sözü kullanman. Çünkü hickimse umudu varken "Tamam o zaman SAYGILARIMLA , yolun açık olsun "demez. Insanları hayatınızdan hata yaptıkları için değil umudunuz kalmadığı için çıkarırsınız. Ve birine o kadar duygu yüklüyken tamam madem Saygılarımla diyorsanız umudunuz bitmiştir.  Ne çekeceksem çekerim deyip en iyi yolun gitmek olduğunu anlarsınız acı çeke çeke.

Bu yazı bundan 4 yıl önce dünya güzeli bir sesin sözleriyle yazılmıştı aslında, ama ne olduysa silinmişti blogta. Şimdi tekrar onun için yazıldı.  Onun nezdinde "Ben yaşarım yaşanmış duygularımla, sen beni düşünme toparlanirim güle güle git sen SAYGILARIMLA" diyen tüm kadınlar için, bu kadar saygıya değer bu kadar saygıyı hak eden hanımefendi kadınlara gelsin. Acı ya da tatlı ne yaşıyorsa kendinde yaşayan çirkeflik, rezillik yapmayan gitmeyi, susmayi, durmayı, beklemeyi bilen kadınlara gelsin.
Hanimefendilik ,kibarlık, saygı ve sevgi bilen, dürüst, sadık eyvallahsiz kadınlara selam ve SAYGILARIMLA

18 Ekim 2019 Cuma

ACININ SINIRI YOK BUNA INANIN



Her türlüsünü tattım acıların ,ayrılıkların.
Her şeye biraz alıştım
Bir seni beklerken kendimi yenemedim

Ben bu cümleleri bir tek kızım için kurdum . Herşeyi gördüm yaşadım
Mutluluğu da üzüntüyü de . Acıyı da tatlıyı da. Ama hiçbir acı Begümüm kadar yakmadı içimi, hicbir mutluluk da onun gülen yüzü kadar mutlu etmedi beni. Benim en büyük sınavım o oldu bu hayatta. Ben onu çok bekledim. Daha karnimdayken bir sürü travma ile başladı süreç ardından herşey ne güzel ne kadar iyi çocuk yetistiryorum diye söylenirken öğrendim en çok kimi seversek onunla sinaniriz diye.

Şimdilerde ise insanların manasiz dertlerine dert değil demeyi öğretiyor bana hayat.

Aslında çok uzun yazasım var Ama bir o kadar da lafı uzatmayasim var.

Tek bir son söz gerekse bu ana; o da şudur;

Hiçbir acı evlat acısı kadar can yakıcı değil ve bunu yaşamadıysanız şükretmek için önünüzde yarinlar var.

11 Ekim 2019 Cuma

EVLAT EVLATTIR KIZI ERKEĞİ YOK



Ben annelikle ilgili bir yazı yazarken hep aklıma anne olmak için el açan herkes ,anne olmayı çok çok isteyen ,annesini çocuk yaşta kaybetmiş, yavrusundan ayrı olan,evlat hasreti çeken kadınlar geliyor.Böyle abartılı duygular yaşıyorum aslında annelikle ilgili ama abartı gibi hissettirecek sözcükler kullanmamaya özen gosteriyorum kendimce. Eğer bu yazıyla ya da paylaştığım her hangi bir görselle anneliğe dair birilerinin acısına, yarasına dokunuyorsam Allahım affetsin.  Onlar da hakkini helal etsin. Çünkü ben burada sadece kendi duygularımı yazıyorum.  Ne birilerine dokundurma ne laf yetiştirme ne de akıl vermek niyetindeyim. Sade ve Sadece keşke olmasaydı diye defalarca düşündüğüm adımın içinde olan ve beni deli gibi etkileyen Duygu gel gitlerinin sonuçlarıyla çıkan yazılar bunlar.
Telefonu elime alırken söyle başlamak istedim yazıya "Aslında dünyaya erkek olarak gelmek vardı"
Ben Ultrasona bakıp da kızınız olacak diye söyleyince doktor o an öyle bir hüzüne girdim ki. Keşke erkek olsaydı dedim içimden. Sevinemedim dünyaya bir kadın daha gelecek olmasına onun adına. Kendi adıma ise evet bir anne için belki mutlu olunacak birşey bir kız evlat. Çünkü kızlar vefalıdır. Çünkü kızlar anneye candır, kandır.  Ama kızın olması demek onu üzen, kıran ,yaralayan her durumda ondan daha çok acı çekeceksin demek. Çünkü bu hayatta Kızlar hep bir eksiktir.  Kim ne derse desin eşitlik falan filan ben inanmıyorum bunlara kızlar,kadınlar eğitimi, kariyeri, ekonomik ve kültürel durumu ne olursa olsun kız  çocuğudur, kadındır toplumda ve hep bir adım geriden koşarak tamamlamaya çalışandır yarışı.
Ben bu ayrımı yapmıyorum kızıma ama bu toplumda bu ayrıma hem ailemde hem iş çevremde çok maruz kaldım. Ve kızımın da buna benden yana olmasa da hayatı boyunca maruz kalacağını bilmek ikilemde bırakıyor beni. Bazen kızıma diyorum ki "Olsun sen de yaparsın " bazen de diyorum ki "Sen hanım bir kızsın biraz sakin sessiz ol" . Bazen diyorum ki Begüm sen "Olur mu canım tabiki hakkını ara,kimse sana böyle davranamaz" Bazen de diyorum ki "Aman Begüm sen bir genç kızsın ona göre davran,erkek çocuğu gibi hoplayıp zıplama otur biraz "

Ben bir kız çocuğu olduğum için bir ayrıcalık görmedim ailemden ,bir kadın olduğum için de ayrıcalık görmedim pozitif olarak toplumdan tam tersi bir erkeğin yapması gereken her işi de tek başıma kadın olarak yaptım. Hem bir anne gibi naif ve koruyucu hem bir baba gibi otoriter ve kuralcı oldum son yıllarda evde, işte ise hem bir kadın gibi hanım ve kibar hem bir erkek gibi iş bitirici ve cabbar oldum. Yani bir kadın gibi davranıp ama bir erkeğin yapması gereken her işi kadın olarak yaparak eril dişil enerjilerin karmaşası ile içimizde alma verme dengemizi yitirerek yaşayıp durduk. Kadınsak neden erkek işlerini de yapıyoruz, erkek işlerini yapıyorsak neden bir kadın inceliği naifliği bekleniyor bizden diye sorgulayarak geçen bir ömüre bir de kız çocuğu bırakıyoruz.  Bu kız ne öğreniyor şimdi benden. Rol model aldığı tek kadın annesi.O da elinde çekiç, vileda, süpürge, matkap, alşveriş poşeti,  pazar çantası, haftasonlari okulda bilgisayar,lastikçi, benzinci, tamirci,marangoz, kuaför.... daha neler neler. O zaman kadın nedir. Benim kızımın büyürken gördüğü kadın kadından çok bir adam. Ama öğütlerde hep sen kızsın azıcık dur ama durmayan bir anne var karşısında. Hayatla insanlarla mücadele eden bir anne , bir kadın.

Bugün dünya kız çocukları günüymüş:) Tıpkı Dünya Kadınlar Günü gibi sahte ve kandırmaca bir gün.

Bu dünyaya bir kız olarak gelmek yüzyıllardır acıdır.

Ben sadece bir evlâdım olduğu için şükrediyorum çünkü evladin kızı erkeği olmaz. Ve kızıma üzülüyorum bu toplumda mücadele etmek zorunda olacağı milyon şey olduğu için, kendi hem cinslerinden dahi en büyük darbeleri haketmediği halde alacağı için. Umarım kadınlar öyle bir seviyeye ulaşır ki her yönden, "Ben varım, kendim olarak varım" diyebilecek olgunlukta olup birbirini aşağıya çekmeye çalışmaz. Inşallah bizim kızlarımız bizim yaşadığımız ikinci sınıf insan muamelesine maruz kalmaz, inşallah hayat onlara bize olduğundan daha insaflı davranır.....

Benim iyi ki bir çocuğum var bu hayata sımsıkı bağlanmama neden olan, arkamdan "Benim annem hayatını benim için hiç etti"diyecek ve "Benim annem bana hem anne hem baba oldu "diyecek bir yavrum var geride kalan.
Kızların erkek evlatlardan ayrı tutulmayacagi günleri bizim çocuklarımızın gormesi ümidiyle.

8 Ekim 2019 Salı

DENKLIK

Bir resmî gözümüzün en dibine getirdigimizde bulaniklıktan başka hiçbirşey göremeyiz.  Biraz uzaklastirdigimizda ise bir kısmını görebiliriz. Resmî gözümüzden daha çok uzaklastırdığımızda ise büyük oranda tamamını görebiliriz öyle degil mi? Hem uzaklaştırıp hem de devamlı baktığımızda ise resmin içindeki ayrıntıları fark ederiz . Fark ettikçe de o ilk görüp beğendiğimiz karşımıza alıp baktığımız resimdeki kusurları, renk zıtlıklarını, eğreti yerleşen nesneleri barındırmasını içinde, fırça darbelerindeki sekilsizlikleri görürüz iyiden iyiye. Sonra deriz ki "Ben hangi aklıma hizmet bu bayağı ve avam resmi sevip de karşıma alıp bakmışım " . Kaldırır koyarız onu görünmeyecek bir yere ,unuturuz onu orada bir süre. Sonra bir temizlik sırasında da amaaan bu burda dursa ne olur boşuna yer kaplıyor deyip, çöpün kenarına bırakırız. Zamanında ben sevmiştim bu yüzden güzeldi bu çerçeve içindeki resim ama şimdi benim için değeri bu kadar çöpte de olur diye düşünerek. Çöpün içine atmadan kenarına koyarız belki benim gibi ilk başta birilerine hoş gelir alan olur diye bırakarak,devam ederiz .

Işte böyle bazı şeylerin içinde aslında ne olduğunu görebilmek için ya gitmeniz, ya uzaklaşmanız, ya da uzaktan bakıp izlemeniz gerekir.Izlemeniz de o çok beğendiğiniz her ne ise Aslında belki de siz beğendiğiniz için öyle gördüğünüzü anlamanızı sağlayacaktır. Bir şaheser olarak görüp elinize aldığınız resmin sadece savrulan özensiz fırça darbelerinden oluştuğunu,  bir hikayeye dahi sahip olmadığını ve sizin tüm birikiminize rağmen acemi bir saçma hal ile onu almış oldugunuzu farketmenizi sağlar işte uzaklaşıp izlemek.

O halde , o gözünüzde çok büyüttüğünüz herşeyden ve herkesten biraz uzak durun bakalım;yine aynı görecek misiniz onları. 

5 Ekim 2019 Cumartesi

Analık Zor



İnsanın kendini bir tarafa koyup da sanki yokmuş gibi hissettiği her an bence anne olduktan sonraki zamanlar.
Bu anne olmak nasıl bir şey böyle.
Sizden başka bir canlının mutluluğu ile mutlu olmak,onun acısı ile acı duymak. Onun yüzü gülünce gülmek, onun üzüntüsüyle kahrolmak.
Ben bu çocuk konusunda zaten gereğinden fazla hassasım bir de benim kendi kanımdan canımdan bir çocuğuma karşı olan duygularım ağır geliyor bana.
Bir insanın kaldırabileceği bir yük seviyesi var mi diye düşünürken aklıma hep özel eğitim okulunda görev yaparken tanıştığım bir anne geliyor .
Biraz paylasayim mi sizinle onu.
Ben böyle o kadar dünyevi biseylerden üzgündüm yine. Bizim okula yeni başlayan bir öğrencinin annesiyle aynı masada yemek yerken denk geldik ,yemekhanede aynı masada oturduk.  Çok gençsin çok güzelsin dedi bana. Gözlerim dolu benim. Oğlu 16 yaşında ona yemek yediriyordu o. Neyin var dedi hep güleryüzlüsün sen neden gözlerin doluyor dedi. Birşeyler zırvaladım ben. Bak dedi bana onüç yıl önce eşimi kaybettim ,oğlum altı yaşında iken,oğlumun gözleri görmüyor otizm hastası, konuşmuyor, tuvalete ben götürüyorum, yemeğini ben yediriyorum , bir kerecik bana anne demedi, bunları onüç yıldır ben yapıyorum. Çalışmıyorum eşimden kalan maaşla geçiniyoruz. Oğlum kendini bilmiyor,beni bilmiyor,ben en çok neyi düşünüyorum biliyor musun dedi; ömrümün sonuna kadar bakarım da ona ben ölürsem ne olacak. Benim dolan gözlerim pınar oldu o an,öyle bir ağlama krizine tutuldum ki. Kendi derdimi unuttum daha doğrusu kendiminkinin dert olmadığını gördüm, ağladım ağladım sarıldım o anneye sen nasıl bir annesin diye, çok ağladım o gün. Kendime kızdım sen neleri dert ediyorsun ne hayatlar var diye.
Arkadaşlar ben size sade ve Sadece tek birşey söylemek için yazdım bugün bu yazıyı.
Bu hayatta Allahım kimseyi evladıyla sınamasın, herşeyin çaresi dermanı var emin olun var ben deneyimledim her sorunu. Tek bişeyin önüne geçilmiyor, ÖLÜM. Bir de hiç Bir acı evlât acısı kadar derin değil. Herşey geçiyor yeterki sağlık olsun,yeterki yavrularımız iyi olsun.

Bu yazıya bir son söz gerek;

Allah yavrularımız bize bağışlasın, anne olmak için el açan herkese bebeğini versin