12 Eylül 2019 Perşembe

SAHTE!

Yazmadığımız ne kaldı?

Bu blogta her konuda yazdık.Yazdık,çizdik,sözler verdik,attık,tuttuk.Ne atasözleri kaldı,ne deyimler ne de deneyimler.Ama yazdıkça biz rahatladık.Belki okudukça siz de dediniz ''Yalnız değilmişim.''
Konular,öncelikler değişti her bir yazıda , biz değiştik.Ben şimdi kitap için yazıları derleyip düzenlerken fark ediyorum nereden nereye geldiğimi.
İlk kitabım çıkacak şimdi iki yüz küsür yazıdan elli tanesi olacak kitapta şu an .O yazıların tek ortak özelliği var o da çok yoğun çok derin duygularla yazılmış hepsi.Hepsini hissederek,içim yana yana ,bağırış çağırış yazmışım.Ben onları seçtim.Yani duyguların dibi ya da tavanı olan yazılar hepsi.Onları düzenlerken fark etim ki neler yaşamışım neler.Üç buçuk yıl sanki olmuş otuz yıl.Bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar çok şey yaşanır aklım almıyor.Üç buçuk yılda beş farklı okul iki farklı pozisyon iş olarak,.Onlarca farklı öğretmen yüzlerce farklı öğrenci sayısız veli profili ve her bir güne ayrı bir kişiler ,olaylar zinciri.Gelenler ,gidenler.Kalmayanlar,devam edenler,yerden yere vurulmalar,yanmalar,kül olmalar,küllerinden tekrar doğmalar,kahkahalar bazen de hüngür hüngür ağlamalar.Çığlık çığlık bağırışlar , sessiz sessiz susuşlar,sitemler,bırakmalar,gitmeler,aymalar aydınlanmalar...Derin ve büyük yalnızlıklar,yanılsamalar, aldatılmalar,kandırılmalar...Kadın oluşlar,büyümeler,hayal kırıklıkları,gülen masum yüzler...........................................................................................Yazmakla bitmeyen bir zaman dilimi.İyi ki yazmışım her şeyi geriye dönüp bakınca ,okuyunca anlıyor insan çünkü nereden nereye nasıl geldiğini. Ama her şeyi unutuyor insan.Her duygu soyut.Her durum geçici.Şimdi burada bunu yazmasam şimdiki anı bir kaç ay sonra unutacağız.İşte tam da bu yüzden çok da takmayın , takılmayın hiçbir şeye ve de hiç kimseye.Terk etmek ya da terk edilmek herkes için an kadar yakın.Şu an ki durumunuza çok da bağlanmayın çünkü sabah uyandığınız da ne olacağını kestiremediğimiz bir ilişkiler kaosu içindeyiz.Sizi çok sevdiğini sandığınız biri bir anda sizi orta yerde bırakabildiği gibi sizi hiç sevmediğine inandığınız biri sizin için övgüler yağdıran biri olarak yanınızdan hiç ayrılmıyor.Garip bir bilinmezlik bu yetişkinlik.Acaba yaşlılık nasıl olacak?
Zannediyorum yaşlılıkta artık bu bir öyle bir böyle olanların hiç bir şeyini duymamaya,görmemeye başlayacağız en çok da insan davranışlarına aldırış etmemeye...Karaktersiz olacağız sanırım o zaman ;bu ne demek ''Karaktersiz'' olmak.Kim ne yaparsa ''Eyvallah''diyebilmek,her durum ve söyleyiş karşısında ''Tamam'' kim ne yaparsa yapsın demek ya da kendinizi kısıtlamadan ''Pınar bunu yapmaz,böyle davranmaz,öyle söylemez,çünkü o Pınardır;ona yakışmaz''demeden bir karaktere sıkıştırmadan kendini sadece öze ve ''CAN''a göre yaşayacağız belki de yetmişimiz-den sonra.O zaman da belki  de diyeceğiz ki oh ne rahatmış böyle ''Keşke gençken bu aklımda olaydım''O halde neyi bekliyorsun şimdi ol öyle.''Karaktersiz''ol. Her şeyi kalbinle ve Can'ınla yap.Bırak zihnini...
Son Söz:
-HAYAT KISA KUŞLAR UÇUYOR.GERİ KALAN HAYATINI KENDİNE HARCA,KENDİNİ MUTLU ET.Başkalarını başkaları olarak kabul et.Ben şimdilerde öyle yapıyorum,herkes BAŞKASI benim için artık Sade ve Sadece 'Ben'i mutlu ediyorum.Beni ne mutlu ediyorsa onu yapıyorum karaktersizce...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder