15 Mayıs 2023 Pazartesi

BATMAN 2

 Evlendikten sonra benim Ipragaz Mahallesine gitmem daha da korkunç olmaya başladı çünkü eşim askerdi ve düğünüm olmuştu herkes de bunu biliyordu. Lojmanda olan tüm öğretmenlerin görev yaptığı bir okula görevlendirme olarak geldim.  Dedim tamam  . Hem yakın,  hem güvenli,  hem müdürü de çok iyi bir amca . Bağlar İlkokulu . Bir hamile öğretmenin yerine verdiler beni. Yine 3. Sınıf.  Sınıf mevcudu 45 ama bu kez . 63ten az . Bir iki hafta gidip geldim oraya sonra ben okulda bayılmışım ambulans gelmiş hastaneye götürmüşler iğne ilaç vs hiçbirini hatırlamıyorum gözümü açtım Ki yine birinin evindeyim  annem karşımda kalkıp Batmana gelmiş.  Gündüz okula gittiğimi hatırlıyorum en son sonrasında bilmem kaç saat geçmiş neler olmuş anam bile gelmiş ben ancak ayılmışım.  Bir sürü iğne.  Neyim var bilinmedi . Heyet raporu verdiler bana ağır depresyon bir torba da ilaçla İzmire geldim. Aday öğretmenden asıl öğretmene geçene kadar canım çıktı ordan oraya . Batmana bir daha gitmedim öyle ki hala gözlerimi kapattığımda o koku petrol kokusu ve o korku geliyor aklıma. Aylarca evde sadece ilaç içip yattim . Gördüklerim yaşadıklarım olanlar ne kadar yazsam da anlatamam. 

2006 Eylül 2007 ocak Bağlar İlkokulu Batman 

BATMAN...

 Ağrıya tayinim sözleşmeli olarak çıkmıştı.  İkinci dönem başlangıcında kadrolu olarak atamam Batman ili Kozluk ilçesi Kaletepe Inanlı Mezrası İlkokuluna yapıldı. Ben yine her zamanki gibi yeni başlangıçlara sevine sevine bir de Ağrı dan gidiyorum diye gittim Batman 'a . Batman benim yaşayacağım ilk büyük şehir olacaktı. Altmış bin nüfuslu Kirikhanda büyü , otuz bin nüfuslu demircide oku , Tutakta göreve başla Batman' ı görünce hem kadrolu oldum hem de il diye sevindim . Sonra gittim oraya dediler Sen Kozluktasin ilçesi.  İlçeye gittim Kaletepe Inanli İlkokuluna atandım diyorum. Öyle bir okul yok dediler. Çok eskiden vardı fakat orası Karakol oldu okul yok. Ben ne yapacağım? Ilcede bir okula görevlendirmemi yapti ilce .Yine orada hiç tanımadığım birilerinin evinde kaldım bir süre sonra aynı okulda görev yapan bir öğretmen birlikte yaşayalım dedi onun evinde bir köşede durmaya çalışıyorum ama o kadar soğuk bir yer Kozluk donuyorum, korkuyorum.  Gittiğim hafta Kaymakam Beyin lojmanina silahlı saldırı düzenlendi her yer karanlık , kaldigim evde fare geziyor ölücem korkudan vs. Üçüncü hafta bir ilk oldu orada benm gibi okulu kapananları İl merkezine aldılar kadromuzla.  İki kişiydik.  Ben size o anki mutluluğumu anlatamam.  Beş dakika sürdü oradan eşyamı alıp dolmuşa binip Batmana  gitmem. 

Batman Ipragaz Mahallesi Yavuz Selim İlkokuluna atandım. 

Askeri misafirhaneye yerleştim.  Benim gibi bir kaç öğretmen vardı tesiste ve lojmanlar ,kantin ,restoran, spor alanları yani Kozluktan sonra ödülümdü benim. Okulum ise şehrin diğer ucu . Okulun 2500 öğrencisi vardı.  Benim sınıfım ise tam 63 kişiydi 63 çocuk bir sınıfta yaşım 23 . Öğretmen Arkadaşlarım çok iyiydi orada hepsi genç ve o bölgelilerdi. Bu nedenle keyifli vakit geçiriyordum.  Ders ise sus dur yapma o bu şu diye geçiyordu.  Stajyer öğretmenliğim o okulda geçti.  Hergun camlar kırılır, haftasonlari yumurtalar atılır, birçok öğrencimin babası ya hapiste terör örgütü üyeliğinden ya dağda ölmüş.  Abileri ise okul önünde polisten jandarmadan kaçıp evlerinin balkonundan taş atanlardı.  O günlerden en çok aklımda kalan bahce sadece mavi renk olurdu teneffüste bin kişi olurdu bahçede. Bir de o dolmuşa binip de giderken benim eşimin asker olduğunu ogrenirlerse ya beni takip ederlerse ya öldürürlerse korkusu . Kimseye nerde kaldığımı söylemiyordum bu yüzden.  Defalarca orada çıkan olaylara şahit oldum . Ve operasyonlarda hayatını kaybeden şehit olan askerlerimizin törenine ya da o lojmanda eşlerinin yolunu bekleyen kadınları dinledim. Öte yandan da okula gidip gelirken ki dağdaki oğlunu anlatan amcaları da gördüm. Oraları anlatmak çok zor . Sadece şu an yazarken içimi kaplayan his KORKU . 

Ben örneğin dizilerde o dalga geçtiğimiz sahnelerin ,törenin, silahlı kapıda bekleyen adamların aslında gerçek hayatta olduğunu, tüm o görüp de televizyonda yok artık bu kadar da olmaz dediğimiz şeylerin gerçekten de olduğunu 23 yaşımda orda canlı canlı gördüm. Hayat tek bir şehir tek bir kültür için çok uzun ve insan gordukleriyle büyüyor. 

2006 Şubat 2006 Eylül Yavuz Selim İlkokulu


Meslekte 20. Yılım. Kırıkhan

 2004 yılında mezun oldum . Bir hevesle Demirci'den kurtuldum diye sevine sevine . Ama gerçekten o yaşlarda ne oldum simdi ben öğretmen mi oldum diye hiç farkında değilim.Öyle ki Kpss diye bir sınavdan dahi haberim yok. Ben zannediyorum ki diplomamı alınca hemen bir yere öğretmen olarak atanacagim. Neyse Öyle olmuyormuş geç de olsa öğrendim.  Olsundu dedim vekil öğretmenlik yaparım o arada sınava çalışırım.  Heyecan içinde Kırıkhan'ın en kenar mahallesinde göreve başladım. 3.Sinif benim sınıfım.  Derse giriyorum ama ders geçmiyor.  Zil çalmak bilmiyor. Nöbet var nöbet bitmiyor . Sürekli oflanıyorum.  Okul küçük değil  aslında  ama gelen öğrencilerin hepsi ayni sülaleden. Hepsinin soyadı aynı.  Üst baş perperişan. Bir öğrencim okula gelmiş ayakkabısı tabanından ayrılmış onu iple bağlamış üstüyle açılmasın diye. Sürekli bir gürültü . Öğretmenler odası ise şikayet odası. Herkes mi mutsuz olur yahu. Müdür yardımcısı koridorda bağırmadan kimse derse gitmiyor. Allahim öğretmenlik bu mu diyorum.  Ben de her fırsatta izin almak istiyorum. Gidesim gelmiyor.  Ama bir taraftan da mezun olmuşum ya artı evde fazlalık gibi hissediyorum kendimi yani çalışmak zorunda hissediyorum.  Bir öğretmen vardı yaşı büyük Epeyce ben bahçede yine oflanıyorum; Bak daha yolun başındasın " Bir işi ya hiç yapmayacaksın ya da şikayet etmeyeceksin " dedi bana. İşte yirmi yıldır hep bunu söylüyorum kendime. Eğer bir şeyi yapmak istemiyorsan yapma yapıyorsan da homurdanma yap. Sus. Bir eğitim öğretim yılını Öyle böyle kabul ede ede o okulda tamamlandım.  O çocuklara ne öğrettim ne kaldı benden geriye bilmiyorum ama beni unutmamislar on beş yıl sonra yazdılar buldular beni. Çok duygulandım . Çok gençtim, çok karışıktım. Bir sürü şey oldu o yıl hayatımda ve sonra kararımı verdim ki ben Hatay dışında yaşamalıyım.  Çünkü ben bir kere gitmiştim artık.  Geri dönenlere açık değildi oralar ya da donen kişi giden kişi değildi artık.   Orada geçen o bir yılimin ardından artık dünyanın en ücra köşesine de çıksa atamam gidecektim . Çünkü ne ben eski bendim ne de tüm olanlar unutulurdu kolay kolay. Ve gittim Ağrı 'ya.

2004 Eylül 2005 Haziran Şükrü Kanatlı İlkokulu 

MESLEKTE 20. YILIM. AĞRI

 1982 yılında Hatay Antakyada doğdum. Kirikhanda büyüdüm.  Zaten defalarca yazmıştım orayı . Çocukluk ve gençlik yılları hakkında da yazılarım olmuştu. 2000 yılında üniversitede okumak için Manisanin Demirci ilçesine gittim. Büyük hayallerle gittiğim üniversite okuduğum liseden bile küçük bir kırsalda bir kaç derslikti.  Dağın başında kurulmuş bir yerleske . Soğuk mu soğuk.  Kar kış kıyamet.  En yakın şehre uzaklık 2bucuk saatinizi alıyor otobüsle.  Memleketime aileme gitmem ise on sekiz saat alıyordu. Birinci sınıfta dokuz kez gittim geldim o yolu. Kahrımdan öldüm neden buraya geldim diye. Mutsuz bedbaht gün sayarak geçti dört yılım. Dört yıl oldu dört yüz yıl. Ama bitti zamanında.  Bir hevesle gittim Hataya mezun olarak. O yıllarda daha yeni çıkmıştı malum sınav tabiki benim yine atama için ona ihtiyacım olduğundan haberim yoktu. İlk yıl atanamadım haliyle sınava bile girmedim hatta . Mezuniyetimin ilk yılı Hatayda ailemin yanında öğretmenlik yaptım.  Sonra dedim ki kendime gitmeliyim neresi olursa olsun gitmem gerek. Çünkü bir kere giden için dönüş yoktu artık. Yabancıydın, misafir olarak bakıyordu herkes sana. Bir eğitim öğretim yılı Kırıkhanda bitti ve Ağrı'nın Tutak İlçesi Yukarı Köşk Köyüne atandım.  Nasıl gittim sevinerek bir bilseniz . Yirmi iki yaşımda dünyanın öbür ucunda yedi hanesi olan iki dersligi olan kuş uçmaz kervan geçmez bir köye gittim. 


Bir sure hic ama hic tanimadigim bor hemsire kadinin evinde kaldım. Sonra baska bir eve geçtim yine hic tanimadigim sacma sapan iki kizla kalmaya başladım. Tuhaf günlerdi.her neyse.Gider gitmez okulu jandarmayla konuşup boyattim , tamir ettirdim. İki derslik ve saçma bir odadan üç sınıf yaptim . Tuvalet yoktu ,cam pencere yoktu hepsini yaptırdım.  Yine kar kış kıyamet, kurtlarla birlikte yol alıyorduk sabahları.  Müdür yetkiliydim ben iki yeni mezun kız daha geldi yanıma üçümüz gidip geliyorduk.  Orada gördüklerim inanılır gibi değildi. Ikibinli yillardaydik ama orası yetmislerdeydi. Su yoktu köyde evlerde . Köyde bir çeşme vardı herkes oradan su doldurup evine taşıyordu. Bir velimle tanıştım benden üç yaş küçük biri ama görünce inanamadım yüzü elli yaşındaydı adeta soğuk ve kuru hava cildini kırış kırış yapmış çaresizlik ise gözlerinin parlaklığını yok etmişti. Bir gün öğleye doğru onlarca araba geldi okulun karşısındaki eve. Jandarmalar ,resmi araçlar, lüks otomobiller . Gelip çocukları eve yollayın dediler. Siz de gidin . Ben önce sanirim bir kız isteme ,nişan merasimi sandım fakat öyle bir sessizlik . Öyle bir surat asıklığı... Erlerden birine sorduk ne oluyor diye. O evin sahibinin tarlasına akrabalarının olan yan tarladaki inek giriyor. Tarlanın sahibi de ineği vuruyor . Komşu tarlanın sahibi olan akraba da bunun karşılığında ineği vuran akrabasını vuruyor tüfekle . Bunca insan da kan davası olmasın diye ara bulucu olarak geliyor konuyu kapatmaya. Yani o vurulmaya karşılık biri daha vurulmasın  diye . Ben inanamadım bu gerçek olamazdı.  Ama 2005 yılında bu Türkiyede yaşanan benim birebir şahit olduğum bir olaydı.  Barıştırdi onlari asker o an. Sonra ne oldu bilemiyorum.  Çünkü çok korktum. Bu orada yaşadığım olaylardan sadece biriydi. Hayatımda Abdullah Öcalan in resminin evlerde asılı olduğunu da ilk kez orada gördüm.  Bir de mağara gibi karın içinde olan bir ev daha doğrusu ev değil tek karanlık bir oda ortada yerde bir saç kuyu gibi bir soba ve etrafında olan bir hayatı da ilk kez orada gördüm.  Ve o çocuklar her sabah okula geliyordu ... Ben Tutak'ta altı ay kaldım.  Hayatımın en korkunc altı ayı diyemem ama Geriye dönüp bakınca yirmi iki yaşında bir genç kız için fazla zordu diyebilirim . Operasyonlar , bembeyaz olan kapalı yollar ,binaların üstünden her an tepeme düşecek sandığım sarkıtlar.  Memursun diye oradaki tüm memurlar için bir gelin adayı olman, halk için ise yüzü açıkta gezen gavur olman. Ve daha neler neler.  

2005 Eylül 2006 Şubat Ağrı Tutak Yukari Köşk Köyü İlkokulu.