31 Ekim 2016 Pazartesi

HAYAT KISA.KUŞLAR UÇUYOR.



       Huhu ! Selam !Merhaba:)

       Herkes nasıl,herşey yolunda mı?

       Yaz bitti, okullar açıldı, hayatlarımız artık rutine girdi...

       Peki nasıl gidiyor hayat?

   

       Buralarda güzel gidiyor.Bahar olmadan kış geldi gibi oldu İzmir'e ama yine sonbahar görüntüsü var gökyüzünde.

      Bu mevsim ise bana kuşların uçuşunu, gidişini anımsatıyor hep.

      O uçuşu düşünürken , son günlerde her yerde gördüğüm belki de algıda seçicilikten olan bir resim var.




   HAYAT KISA.KUŞLAR UÇUYOR.


     Yarına çıkacağımızın garantisi var mı?

     Sevdiğiniz birini yarın görebileceğinizin garantisi var mı?

     Geçmişte söylenen bir söze, bir olaya takılıp kalıp bugününüzü kaybetmenin yararı var mı?

     Planlayıp, hesaplayıp , saat tutup , ölçü alıp kendimizi sınırlamanın bize faydası zarardan çok mu?

     Kin tutmalı mıyız?

     Söylenen hiçbir sözcüğü unutmadan en iyi zamanlarda dahi aklımıza getirip karşımızdakine kızma duygusunda sürekli kalmak işe yarar bir çözüm mü?

     Bunun insan ilişkilerinde faydasını gören olmuş mu? Hep aklımıza o kötü anı ve o andaki yaşadığımız duyguyu getirerek nasıl iyileşebiliriz?

    
    Bu sorularım sizlere......


   Benim bu sorulara yanıtım ise HAYIR.....

   Sürekli aynı duyguda kalmak , biriktirmek kimsenin ilişkisini düzeltmez.

   Ben bugünü geçmişle zehirlemek istemiyorum.Çünkü bugün de gelecek için geçmiş olacak.Bu yüzden güzel geçirmek isterim.Yani geçmişi geçmişte bırakmayı tercih ediyorum.Gereken dersleri alıp, gelecek için çabalayıp, bugünü yaşamak isterim.


   Bugünkü son söz ;

   HAYAT KISA . KUŞLAR UÇUYOR.




     
  

27 Ekim 2016 Perşembe

KELİMELER KİFAYETSİZ




           '' Karşınıza istediğiniz insanlar değil,ihtiyacınız olan insanlar çıkar.Öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek,  size acı verecek ,  sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır...''
                                                          Lao Tsu





          Birkaç gün önce okuduğum ve üzerine düşündüğüm bir cümleyi paylaştım sizinle.Uzun bir cümle.Her bir kelime grubu ayrı ayrı düşünülecek bir cümle.Şimdi birlikte ben yazarken siz okurken düşünelim.Yaşamımıza giren, hala hayatımızda olan ve ya hayatımızdan çıkmış olan insanları.

          Bütün bunları tek bir kişi de yapmış olabilir. Ama bu sizin kendinizi gerçekleştirme yolculuğunuzdaki en önemli kişi de olmuş olabilir. Mesele tüm bunların olup , oluyor olduğunun farkına varıyor olmanız. Yani aslında kendinizin farkında olmanız . Kimdim ben , neredeydim , nereye gidiyordum ve şimdi neredeyim.

         Olduğunuz yeri hissederken nereden oraya geldiğinizi ve kimin sizi oraya getirdiğini unutmamaniz. Aslında neden orda olduğunuzu hep anımsamanız. Ve Aslında yolunuzda olan her durumu , her duyguyu farkedip bundan kendinize bir ders Çıkarmanız. Öğrendiklerinizin çok dışında daha neler bilmediginizi farkedebilmeniz. Bu derslerinizi davranışa dönüştürdüğünüz zaman ise işte o zaman kendinizi başarılı sayabilirsiniz bu hayatta.

         Yani bilmiyordum, anladım, dersimi aldım. Bundan sonra artık aynı hataları yapmayacağım deyip, gerçekten bunu kendinize çeviriyorsanız , öğrenip uygulayabiliyorsanız evet oldu diyebiliriz.

          Bu yazının özü şu aslında. Bir hayat yolculuğundayız. Bu yol bizim yolumuz. Yolculuğumuzda bizimle olan herkes aslında bizim kendimizi bulmamız için var. Bizi biz yapmak için var. Eğer bunun idrakında olup her yaşadığımızı şükürle içimize alıp yaşarsak kazanırız , yok yıkılıp pes ederseniz en çok olmasını istediğiniz anlar, yanında olmak istediğiniz kişiler bile gün gelip sizden bir bir gider.

         Son söz mü;

        Bugünkü son söz,

        "Çok şey var yazacak aslında ama bazen sadece yaşadığın anı düşünmek gerek... Çünkü kelimeler bazen gerçekten kifayetsiz kalabiliyormuş".
        İşte son söz bu....




     

       


23 Ekim 2016 Pazar

KRALİÇE ASALETİN VAR MI




"Yürüyüşündeki Kraliçe Asaleti,
 Ve Bin Kahkahaya Bedel Gülüşünle
 Hiç Bitmeyecek Bir Masal Gibisin"


       Ne güzel sözler değil mi:)Benim de çok hoşuma gitti.Çünkü ben küçükken hep prenses olmak isterdim.Böyle güzeller güzeli bir prenses. Taşlı bir tacım , kabarık tüllü beyaz elbisem , topuklu ayakkabılarım , ellerimde beyaz eldivenler varmış. Ve yürüyormuşum elimde çiçeklerle. Tabiki etrafa gülücükler saçarak. En sevdiğim hitaptır Prenses, prensesim ...Ama artık prenses yaşını çoktan geçtik... Prenses olamadan geçtik. Neyse ki hala Kraliçe olmak için zamanımız var. Kraliçeliğin hem yaşı yok. Ölene kadar sürebilir.

        Nasıl olunur peki  Kraliçe . Bir kere tek olmak şarttır. Bir ülkede bir tane Kraliçe olur. Eğer sizin gibi olan bir kaç tane varsa siz kendinizi sadece tek sanıp bir süre bu sevinçle yaşayabilirsiniz. Ama baktınız diğerleriyle aynı kefedesiniz o zaman Kraliçe olmadığınızı anlarsınız. Yani Kraliçe olacaksınız benzeriniz olmamalı , alternatifiniz olmamalı.

       Sonra nerede olduğunuzu bilmeniz gerekiyor yani yerinizi iyi bilmeniz gerekir Kraliçe olacaksanız. Kendinizi ait olmadığınız bir yere girmek için zorlamamalısınız. İlle de gelicem, ille de istiyorum dememelisiniz.O zaman da yine Kraliçe olamazsınız.

     
       Bir Kraliçe çok konuşmaz. Susmalısınız...Durmalı , beklemeli... Sadece bakışınız , gözleriniz konuşmalı. Bakmayı bilmelisiniz. Zaten duyarsınız "Gözleriyle konuşuyor sanki "diye arkanızdan konuşulanları...

       Sade olmalısınız.Takıp takıştırmanız bile sade olmalı.Eline geçen herşeyi bir yerlerine takmaz bir Kraliçe . Buna gerek yoktur ki o zaten , yürüyüşü , duruşu ve gülüşü ile en güzel aksesuarı üstünde taşıyordur... Şık olmak için herşeyi karmaşık yapmasına gerek yoktur. Tek Renk bir elbise ve bir küçük küpe ona yeter. Çünkü o Kraliçedir ve bunu bildiği içindir her giydiğini nasıl taşır Kuğu gibi...

      Hiç mi Üzülmez Kraliçe hep gülüyor görülüyor çünkü etrafta.Yani Kraliçe oldunuz diye üzülmez yemez İçmez insan üstü mü olacaksınız . Hayır .Üzülse de bağırıp çağırmaz Kraliçe . Sesini yükseltmez kendini bozmaz söylemek istediklerini söyler karşıdaki alabildiğini alır , almazsa da defalarca anlatmaz. Sen bilirsin der devam eder.

     Kraliçe olacaksanız.Sabırlı olacaksınız.Aceleci Kraliçe olmaz. Sabır ise zor erdemdir. Beklemek , neyi beklediğini bilmeden beklemek zordur . Ve ne zamana kadar bekleyeceginizi ve nedenini bilmeden beklemek zordur. İşte Eğer Kraliçe iseniz beklersiniz bir süre sonra baktınız beklemenin kimseye faydası yok o zaman , ne yapılması gerekiyorsa onu yaparsınız.

     Kraliçe olmak zordur... Hem bir de bütün bunları olmanız için ön koşul doğuştan gelen bir ışığınız ve havanız da olmalıdır. Yoksa kafasına her taç takan Kraliçe olurdu:) Yani içinizde yoksa Kraliçe ruhu ne yaparsanız yapın sadece birkaç beden büyük elbise giymiş bir çocuk gibi komik olursunuz.

     Ben şimdi bir kitabın , hiç bitmeyecek bir masalı olan ve yıllarca anlatılan bir Kraliçesi olmak isterdim:)

     Bu yazı tanıdığım , bir Kraliçe edasını üzerinde taşıyan bütün güzel ama hep bir masal bekleyen kadınlara gelsin... Belki bir gün size Kraliçe  olduğunuzu hissetirecek bir masalin içinde olursunuz...


     










19 Ekim 2016 Çarşamba

BAŞKA TÜRLÜ BİR ŞEY.




        Yeni Türkünün bir şarkısı var arkadaşlar o kadar güzel o kadar huzur dolu ki....Tavsiye ediyorum sizlere...

                                       BAŞKA TÜRLÜ BİR ŞEY...

        Dinlerken insanı alıp götüren bir şarkı.Ben dinlerken aklıma , bir kum tepesi üzerinden  izlediğim ,denizin üzerinden batan güneş geliyor...Sıcak bir hava , muhtemelen Ağustos ayı...Deniz uyuyor sanki...Dümdüz...Güneş ise turuncuya yakın...Kumlar ise tenine değiyor sıcacık...Sadece bakıyorsun.Düşünüyorsun...Başka türlü bir şey benim istediğim,ne ağaca benzer ne de buluta, denizi ayrı deniz havası ayrı hava...Nerde o gördüklerim nerde o beklediğim.Burası gibi değil gideceğim yer , rengi başka ,tadı başka...İşte tam da şuan öyle bir yerde hayal ediyorum kendimi...İçimi bir umut kaplıyor.Güneşin batışı sakinleştiriyor...Geçmişi de alıp götürüyor birlikte.Yeniden doğmak için kararıyor, yok oluyor...Sonra karanlık , yıldızlı gece...Hafif bir serinlik...Sessizlik başlıyor...Bir süre karanlık...Sabaha karşı en karanlık an...Ve sonra gün ağarmaya başlıyor...Güneşin doğuşu yeniden...Balıkçı tekneleri denizde, peşlerinden uçuşan martı sürüleri...Bu gece gördük ki güneş batsa da , karanlık olsa da yeniden doğuyor aydınlanıyor her yer...

      O halde bu tasan niye...Başka türlü bir şey için , başka türlü bir yer için hazırlan şimdi.Öyle bir şey olsun ki hiç hissetmediğin kadar dolu, huzurlu , sakin ve neşe dolu hisset.İçinde uçuşan kelebeklerin kanat çırpışlarını duy içinde...Sarı yapraklara basarken ki çıtırdamayı duy...Hafif ürperdiğini hisset , ne güzel olurdu değil mi...Sonra yağan bir sonbahar yağmuru ile ıslan.Bir
çatının altına saklan yağmur dinene kadar.Oradan dinle damlaların sesini...Sonra gir o çatılı eve, içeride yak şömineyi ,alevlerin sıcaklığıyla ısın.Arkadan çalan ise ''Başka Türlü Bir şey Benim İstediğim Ne Ağaca Benzer Ne De Buluta''....İşte aslında sıradan gibi görünse de aslında  başka türlü de bir şey bu...


            Kim bilir belki bir gün başka türlü bir şey olur hayatlarımızda...Hiçbir şeye ve hiç kimseye benzemeyen başka türlü bir şey olur...Olursa yazın onu da mutluluk defterinize , sonra üzüldüğünüz anlarda çıkarıp okumak için biriktirin.Sonra bir bakmışsınız ne çok şey yazmışsınız.Aslında ne çok güzel anınız varmış dersiniz belki...



            O zaman başka yerlerde başka türlü şeylerle buluşmak ümidiyle...

BAŞKA BİR YER



          Ben yazıyorum , duramadım...Ama bu yazdıklarımı sadece kaydediyorum.Belki bir gün yeniden yayınlamaya başlarım.Ama şimdi sadece taslak olarak beklemekte....


         Ben bir haftadır başka bir dünyadayım...Çoğunuzun hiç bilmediği bir dünya...Yanlarından geçerken çoğu zaman farkında olmadığınız insanların dünyasındayım.Burada olduğum için de huzurluyum.İyi ki birşeyler birşeyler olmuş hayatımda ve buraya getirmiş kader beni.

        Nerede miyim?

       Benim okulum değişti arkadaşlar.Özellikle ''Sen ne olacan?''diye soranlara buradan duyurayım.Hiçbir şey olmadı bana.Yine Güzelbahçe'de bir okulda idareci olarak görevime devam ediyorum.Sadece okulumun adı değişti.Burası, yani şu an çalıştığım okul özel eğitim okulu.Yani özel öğrencilerin olduğu bir okul.Öğrencilerinin çoğunluğu otizmli.Otistik öğrenciler.Yetmiş öğrencimiz var.Sabah 9'da geliyorlar öğleden sonra 14.40'a kadar okuldalar.Öğle yemeğini de burada yiyorlar.Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfının açmış olduğu bir devlet okulu.Burada hayat sabah kapıda öğrencileri karşılamakla başlıyor.Genelde nöbetçi öğretmenler ve biz idareciler oluyoruz karşılarken.Her bir öğrencinin gelişi ayrı oluyor.Herkes güler yüzle ve sevgiyle karşılıyor öğrencileri.Laf atıyorlar espriler, sarılanlar oluyor çocuklardan bir yarım saatlik merasimle servisler tamamlanıyor.İçeri giriliyor.İçeride de yaklaşık bir on dakikalık süre içinde bütün kapılar kapanmış, herkes sınıfına girmiş oluyor genelde.Arada koridorda bir iki öğrenci öğretmeniyle olabiliyor.Ama onun dışında herkes içeride oluyor.Okulun çok güzel bir spor salonu var.Bir yemekhanesi.Atölyesi.Her yer pırıl pırıl parlıyor.Her taraf tertemiz.Burada herkes her işi yapıyor.Kimse bu benim işim değil demiyor. Hele çocuklarla olan iletişimi herkesin o kadar hayranlık verici ki.İnsan minnet duyuyor burada çalışan bütün öğretmenlere.Hepsi gülümseyerek çalışıyor büyük özveriyle.Her bir çocuğun da kendine has özellikleri var.Onları tanımak bir şans benim için.Bir farkındalık,bakışınızın yön değiştirmesi.Gözlerinizin farklı görmesi gibi birşey.Zaman zaman buradaki deneyimlerimi sizlerle paylaşacağım.Ben burada olduğum için şanslı hissediyorum kendimi.Ki bu okula gelişim de o kadar tesadüflerle dolu ki.Zincirleme olayların sonu burada oluşum.Yine ve bir çok kez yazdığım gibi diyorum ki hayatta hiçbir olan olay ve hayatımıza giren,hayatımızdan  çıkan hiç kimse bir tesadüf sonucu  değil.Bir sonraki yaşayacağımız durumlar  için bir planlama aslında.Bunu ancak  o durumlar olduktan sonra anlıyorsunuz.İşte benim bu okula gelişimde böyle oldu.

                İkinci haftaya başladım burada.Umarım uzun süre ve mutlu bir şekilde devam ederim.


               Sevgiyle kalın ve mutlu kalın.












9 Ekim 2016 Pazar

BAZI KADINLAR VARDIR



       Bazı kadınlar vardır...Hep Gülümser. Seversiniz Gülümser,sarılırsınız Gülümser,saçlarını koklarsiniz Gülümser, kırarsınız Gülümser ,göz yaşlarını içine akıtır çoğu zaman ama size Gülümser...Ancak dikkatli bakarsanız görebilirsiniz gözlerindeki buğuyu...

       Bazı kadınlar vardır. Sol tarafında bir mayın taşır. Basarsanız , değerseniz oraya orası sizindir. Basıp gitmekse niyetiniz mayın patlar , kadın dağılır adam ise ölür. Bir daha da o tarafta kimseye bir yer kalmaz. Çünkü Mayın bir kez patlar. Bu kadınlar bir daha hiç kimse için hiç kimse olur.

       Bazı kadınlar vardır. Sadece güzeldir. Ne giyerse giysin, ne takarsa taksın güzeldir. Bir çarşafın içinde sadece gözlerinin göründüğü bir peçe de olsa yüzünde o gözleriyle güzelim der. Onları sevmek de zordur taşımak da yanında...O kadınla beraber olacak adamın da kendine guvenmesi gerekir , kendinden emin ve güçlü olması gerekir. Çünkü güzel sevmeyi bilmeyenle geçirilen her gün ikisi için de azaptır.

       Bazı Kadınlar vardır. Aslında yoktur.Annesinin kızı, kocasının karısı, çocuğunun annesidir. Kendisi diye birşey yoktur. Bu kadınlar başkaları için idealdir. Her rolünü başarır. Sadece kendisi olamaz. Bunları sevmek de kolaydır. Çünkü her denileni ne güzel yapar. Söz dinler.

       Bazı kadınlar vardır. Kendini bilir , kadınlığının herşeyini; avantaj ve dezavantajlarını kendi lehine çevirir. Onlar için kadın erkek eşitliği diye birşey yoktur. Çünkü o kendini erkeklerden daha üstün görür ama bunu bir erkekle paylasmayacak kadar da zekidir.

      Bazı kadınlar vardır. Onları sevmek de yanında olmak da güzeldir. Hem güzel hem akıllı hem komik hem de sakindir. Sadece o sakinlikleri için bile sevilir. Size güven verir. Bazen hiç durmadan konuşur , bazen ise sadece susar. Sanki bilir içinizi neye ihtiyacınız olduğunu. Onlardan birine denk gelirseniz sakın bırakmayın.

      Bazı kadınlar vardır. Doyumsuzdur. Hiç Bitmez beklentileri. Verdikçe ama bunu da yapmadın , şunu da demedin der der der yiyip bitirir sizi. Bir de kıskançtır. Dünyayı dar eder size.

       Bazı kadınlar vardır. Yanindayken dünyayı unutursunuz. Dünyadaki diğer insanlar , diğerleri olur sizin için. O kadar yeter o kadar doyurur ki sizi hep ve sadece onun yanında olmak istersiniz. Birlikte güler birlikte ağlar sizinle. Gözlerinizin içine bakar dinlerken. İyi ki geldin der her gördüğünde ve sıkı sıkı tutar elinizi. Ve sarılırken kalp atışlarını duyarsınız,çünkü gerçektir.Bu kadınların ihtiyacı yoktur yalandan olan hiçbirşeye. O sadece hissettiği için vardır orada.

       Bazı kadınlar vardır. Yalnızdir . Herkes vardır ama o yalnızdır. Ona diğer insanları diğerleri yapacak tek kişi var olmuştur sonra o kişi gitmiştir ve kadın için artık hiç kimse öyle olmayacaktır. Kendini bilen kadının hayatı da böyle sürecektir. Yalnız ve kimsesiz.

       İşte böyleeee... Nasıl bazı adamlar varsa bu hayatta böyle de bazı kadınlar vardır işte ...


8 Ekim 2016 Cumartesi

SOLAN ÇİÇEKLER



       Benim çok güzel bir bahçem vardı. Çim, saksılarda çiçekler vardı pembe ve beyaz. Ve ortancalar vardı. Bi de akşam sefası... Ama artık yok... Çünkü kurudular. Çünkü ben onlara bakmadım...Sulamadım...Hiç Sulamadım... Bakmadım... Sanki solsunlar istedim gibi.Halbuki o çiçeklerin ne suçu vardı değil mi? Ama olsun kurutmak istedim.
Belki öfkem diner dedim...Onlar soldukça ben rahatladım sanki.Evet saçma ama öyle.Şimdi balkona çıkınca gördüğüm sarı yapraklar ve kup kuru çiçek dalları...Tıpkı benim gibi... Bu bir insana zevk verir mi evet bana veriyor... O çiçekler soldukça ben oh dedim:( Ne yapayım. Belki baharda yeni çiçekler ekmek isterim. Ama şimdi tek istediğim bütün çiçeklerin kuruması. Evet bunu istiyorum. Neden mi? Çünkü artık emek olan hiçbirşeye inancım kalmadı. Aslında inancım olan değer çok az. Herşey sahte ve yalan geliyor . Çiçekler bile. O güzelim çiçeklerin solmasi gibi solmak nasıl oluyormuş hissetmek her bir gün. Bunu gercekten yaşamak nasıl oluyormuş bildim.Bilerek ve isteyerek bu bahçeyi soldurdum. Gördüm bitişlerini... Madem ben soldum onlar da solsunlar istedim. Evet bitti çiçekler , kurudular . Başardım yani. Ama onlarla benim öfkem kurumadi. Dinmedi. Yani siz de hiç böyle hissettiniz  mi kimi zaman? Çok ofkelenip olmadık yerden çıkardınız mı o hincinizi. Peki işe yaradı mı. Geçti mi. Ya da asıl soru şu geçmesi için ne yapmalı.

        Evet yüzlerce kez söyledik hersey geçiyor diye. Geçiyor geçmesine de nasıl geçiyor . Herkesten geçiş farklı oluyor galiba. Ama geçiyor. Kimi uyuyarak,kimi konuşarak , kimi ağlayarak,kimi gülerek , kimi bahçe kurutarak, kimi de gönülleri durak ederek geçirir ama geçirir...Ama geçirir, ggeçer....



5 Ekim 2016 Çarşamba

YOL SERİSİ



     "Ya bir yol aç, ya bir yol bul, ya da yoldan çekil...Yolun sonunda yine kendinle karşılaşırsın..."
                         TS ELIOT

      Dün ne dedik... Bütün yollar kapalı ... Olmadık şeyler oluyor... Gideceğiniz yere gitmemek için engeller çıkıyor dedik. Ama olsun yine vazgeçmek yok dedik değil mi? Bugün ne oldu olmaz , imkansız açılmaz denen yollar açıldı. O zaman bugün ne öğrendik gün doğmadan neler doğar. Çöken yollar tamir edilir, yeterki sen gitmek iste. Yeterki inan , olacak de... Olacak diye inandığın ne varsa olur. Yeter ki kendi gücüne ve enerjine inan. Sadece kendinin farkında ol. Bir yazı yazmıştım bir ara bugün hep onu hatırladım. " Kuşlar güzeldir hem uçmayı da biliyorlar kimse onlara bunu lutfetmedi" okuyanlar anımsar. İçinizdeki enerji, inanç oldukça olmayacak hiçbirşey yok. Bundan yaklaşık on üç yıl önce çok sevdiğim bir ablamin söylediği bir söz geliyor ne zaman çaresiz hissetsem..." Pınar bu hayatta herşeyin bir çıkış yolu var, ne kadar sıkılsan da her durumun bir çözümü var" .Bugün ben bunu gördüm. Olmaz deneni oldurdum. Yapılmaz denileni yaptırdım. Ve sadece kendim olarak ve tek yapayalnız. Demekki yol kapalı dense de eğer gitmek istiyorsanız gidiyorsunuz. Bunları neden yazıyorum. Eğer şuanda kendini bir çıkmazda hisseden varsa aranızda yalnız olmadığını bilsin ve herseyin bir çıkışı olduğuna önce kendisi inansin diye... Ve çıksın ordan... Ben bugün bunu yaşadım çünkü. İmkansız denilen yaptım oldu. Oluyor ... Lütfen inan. Önce sen inan .... Olacak. Bu hayatta önüne gecilemeyecek tek şey ölüm... Diğer herşeyin alternatifi var. Ailenle gecinemiyor musun- Gorusmezsin. İşin mi seni mutsuz eden-tayin iste başka yere git, eşinle mi anlaşamiyorsun-ayrıl, seni huzursuz eden ne varsa bırakmak senin elinde... Elinde olmayan tek şey sağlık , Allahtan  gelen ve önüne gecilmeyen teksey sağlık , hastalik, ölüm... Diğer Herşey hallour herşey.... Biraz teslim oluş ve tevekkül tek ihtiyacimiz olan bu....

      Hasılı arkadaşlar ben bugün çok çok mutluyum. Kendimi seviyorum ve takdir ediyorum. Herkese ve herşeye rağmen olmazı oldurdum Allahın izniyle. Ve binlerce kez şükür ki sağlıklı ve görerek bakabiliyorum... Kalp gözüm hala açık , şanslıyım....

   



4 Ekim 2016 Salı

GÖRÜNMÜYOR YOLUN SONU


      Bir yola çıkmaya nasıl hazırlanırsınız?

      Önce kafanızda nereye gideceğinizi belirlersiniz.
      Sonra oraya nasıl gideceğinizi planlarsınız . Yani araç ne kullanacaksınız. Onu da ayarladiktan sonra . Eşyalarınızı hazırlarsınız. Yolculukta ve gideceğiniz yerde gerek olan herşeyi alırsınız yanınıza. Ve hazırsınız yola çıkmaya . Yolculuk başlar , varış yeri de belli. Malzemeler de tamam. Herşey yolunda . Bir süre gittikten sonra bu yol kapalı gidemezsiniz deniliyor. Yolun ne zaman açılacağı da belli değil. Hımm olsun dersiniz. Başka yollardan gidebilirim. Geri dönersiniz başka bir yol bulmak için , sizi gideceğiniz yere götürecek başka bir yol. Tekrar bir plan yapıp , diğer yola yönelirsiniz . Tekrar güzergah belirleyip bir daha yeni yolda bulursunuz kendinizi. Yine hersey yolunda diyerek sevinçle bir süre ilerledikten sonra. Ne yine mi aynı şey bin yıllık yol çökmüş , yapım çalışması var . Şaka mı bu ya da bir kabusta mıyım ? diye sorarsiniz , ama hayır gerçek bu. Olsun beklersiniz , çalışma bitince giderim. Saatlerce inat edip beklersiniz. Ama açılmaz yol. Dönersiniz... Yine başladığınız yere. Ama pes etmek yok. İlle de gideceksiniz. Bu kez kara yolunu bırakırsınız. Hava yoluyla gideyim. Havaalanına gidersiniz. İlk uçak olsun. Bilet yok. Tamam sonrakine bilet alırsınız. Beklemeye hazırsınız. Zaten alıştınız artık. Olsun. Gidicem dersiniz. İstiyorum. Pes etmiycem. Tam güvenlik kontrolünden geçtiniz. Ne grev mi yapmışlar . İş bırakma eylemi. Uçuşlar iptal. Yok canım . Hadi canım . Bu kadar da olamaz . Olamaz değil mi? Hiç de inandırıcı değil? Değil mi. Olmaz yani bu kadar. Olmamalı. Hiç de adil değil. Ve inanması güç. Veeeeee pes.Sonra  kendinizi başladığınız yerde bulursunuz. Vazgeçersiniz. Dönersiniz... Gitmiyorum dersiniz.

       Bunlar ne kadar inanması güç görünüyor değil mi? Ama bazen gerçekten oluyor. Bazen yüzde  yüz olacak dediginiz, inandığınız birsey olmuyor. Ya da olmaz imkansız dediğiniz birsey oluyor. Defalarca oluyor.  İnanılmasi güç şeyler oluyor. Ve siz hep başladığınız yere dönüyorsunuz. Hep gücünüzü toplayıp , tekrar deniyorsunuz defalarca ama yine imkansız olanlar oluyor.Yol kapanıyor, yol çöküyor, uçuş iptal oluyor, grev oluyor, bilet bitiyor, yer kalmıyor, araba bozuluyor, benzinci yanıyor, ehliyetiniz kayboluyor sizin o yola gitmemeniz için olmaz dediginiz ne varsa oluyor. Saçma dediginiz hersey başınıza geliyor.Sonra siz o geleneksel cümleyle baş başa kalıyorsunuz." Bunda da vardır bir hayır" İyi ki var bu cümle :)Ben çok seviyorum şahsen. Bu cümle olmasa ne yaparmışım yahu. Yani onda , bunda herşeyde bir hayır var diye diye ne güzel geçiyor hayatım:) Sonra bavulunuzu boşaltıp yeni yolculuklara nasıl hazırlanırmışız yoksa. Sonra yeni yol yapım çalışmalarıyla nasıl baş edebilirmişiz. Zaman zaman zaman. Neyse ki herşeyi unutturan zaman .....

      Şimdi yine ben başladığım yerdeyim. Bavulumu boşalttım. Vazgecmedim ama , yine başka bir yol için plan yapmaya başladım. Benim de hayatim bu işte . Aslında artık alıştım. Hiç zor olmuyor artık valiz hazırlamak boşaltmak. Ama yine de yani ilk çıktığımda yola gideceğim yere varmayı isterdim. Nasıl oluyor en azından bir kez tatmak için o hazzı...Çok isterdim. Hem de çok isterdim...


     






2 Ekim 2016 Pazar

GÜLE GÜLE

      Klişe bir soru ile başlıyoruz bu sonbahar Pazar gününe.

      Gidene , gitme kal der misiniz?

      Peki durum giden için mi zordur yoksa kalan için mi?

      Diyelim ki kal dediniz kaldı , mutlu olur musunuz bir kere gidişi düşünen biriyle?

   

      Bence  gidene gitme kal dememeli.Yani ben demem. Çünkü zaten gitmeye karar vermiş birini durduramazsınız. Siz ne kadar gitme deseniz de o gidecektir.Mutlaka bir sebep bulacaktır gitmek için. Hem size hem de kendine bir sebep soyleyecektir gitme sebebi. Halbuki gidişi o anlık bir neden değildir . O zaten uzun zamandır beklemiştir gitmemek için . Ve artık buna hazırsa , sizin bir cümleniz, bir bakişınız bile yeterlidir kapıyı çarpıp çıkmaya.Bu da o gidişin bahanesi, sebebi olmuş olur.

          Bence gitmek isteyen gitmeli. Kalması size bir fayda getirmez. Çünkü Geçici kalıştır o. Çünkü bir gün gidecektir. Ve ne kadar çabuk olursa o gidiş sizin kendinizi toparlamanız için vaktiniz olacaktır.Bir başka bahar için yaprak dökmek gerekir değil mi. Bir süre öylece kalırsınız belki. Anlamaya çalışarak. Sonra geriye dönüp düşündükçe farkedersiniz. Gitmek için yapılan herşeyi. Uzaklaştıkça resmin tamamını görmeye başlarsınız. Aslında çok da fazla büyük gördüğünüzü anlarsınız yakından baktığınız için. Uzaklaştıkça ayrıntıları farkedersiniz.Giderse gitsin demeye başlarsınız, hatta bir daha hiç geri dönmesin demeye....İyi ki kal dememişim dersiniz zaman geçtikçe. Gidende zaten varsa içinde kalan duygular geri dönecektir. Hem gitmenin ne demek olduğunu görüp geri dönecektir. Belki de bir daha gitmek istemeyecektir. Ama o döndüğünde siz hala orada oolursanız , o zaman bu iyi birşey. Ama onun gidişi sizi de ondan götürdüyse o zaman yapacak hiçbirşey yok demek ki giden bilmiş ve doğru olanı yapmış diyebiliriz.

   Gitmek kalan için daha zordur . Giden zaten kendini buna hazırlamıştır. Ama kalan kalakalir. (Bir süre ) Sonra o da alışır. Bir iki kez döner mi diye düşünür ama sonra bakar ki dönen yok. Devam eder gider hayatına .



       Bu çok karmaşık bir yazı oldu gibi geldi bana.Şimdi toparliyoruz.



        Gitmek isteyene asla kal demeyin. Gitsin , geri dönerse sizindir:))Donmezse de zaten hiç sizin olmamıştır:)Liseli duvar yazıları gibi oldu. Ama bu böyle ...Ya da sizin olmuştur bir ara ama artık olmak istemiyordur . Sadece siz istiyorsunuz diye yanınızda olan birinden bir hayır gelmez. Önünüze bakın...


     

         Giden gider...Giden gitsin.....Gidene Güle güle:))