18 Kasım 2020 Çarşamba

Sizde Durum Ne

 Sanki bir rüyanın içindeyiz 

Bir yanılsama sanki olan herşey. 

Size de öyle geliyor mu? 

Kimseyle tokalaşlaşmiyoruz aylardır. 

Hiçbir çocuğa sarilamiyoruz öpemiyoruz yavrularımızı 

Hicbir arkadaşımızla kucaklaşamiyoruz 

Kimse kimsenin yüzüne derinden bakmıyor 

Birlikte bir masanın etrafında şarkı söyleyip eğlenmiyoruz 

Sanki gülmeyi unuttuk 

Birbirimize öcü gibi bakıyoruz markette pazarda yolda 

Okul okul değil artık biz biz değiliz 

Evde durmaya korkuyoruz deprem oluyor dışarı da çıkamıyoruz virüs var 

Önceden nasıl yaşıyorduk ben hatırlamıyorum desem inanır mısınız 

Bu yıl hiç bir bayramı kutlamadık 

Hicbir törende istiklal marşı okunurken gözlerimiz dolmadi; tören olmadi ki.

En yakınlarımızda duymaya başladık pozitif diye sonuç 

Ne yapıyorsunuz siz? Siz tüm bunlarla nasıl başa çıkıyorsunuz ? Tek ben miyim bu kadar umutsuz ve belirsiz hisseden? 

Ben çocukları, zil sesini, hayati , denizi ,müziği seni beni bizi yaşamımızı çok özledim. 

29 Ekim 2020 Perşembe

TAM TERSI

 


" Hakikate ermek istiyorsan bugüne dek bildiğin her şeyin tam tersini düşün ve uygula" .

Ay ne kadar zor bir cümle. Nasıl olacak.  Nasıl her şeyi zıttıyla birlikte düşünmek. 

Yani bildiğimiz ne varsa aslında tam tersini düşünmeliymişiz. Daha doğrusu bu cümlede diyorki şimdiye kadar bildiğin ne varsa hepsini unut önce sonra da o bildiklerinin tam tersini düşün.Seni bağlayan , tutan eski yeni tüm kodlarını sil.Resetle .Sonra da onların yerine onların tam tersini koy.O zaman kendini ve hayatı daha iyi anlayacaksın diyor.Ben böyle anladım en azından.Anladım anlamasına da uygulamada sıkıntı yaşıyorum .Bildiklerimi unutmak kolay değil.İçime işlemiş. Ama çalışıyorum bu aralar buna.Bu aralar dersim bu.''Olması gereken bu'' cümlesini pek kurmamaya dikkat ediyorum.Kime göre neye göre olması gereken o diyorum hemen bu cümle aklıma gelince.Hani senin bildiğin olması gerekenleri bırakacaktın diyorum.Olması gereken şu an olandır.Olan olması gerektiği için oluyor zaten.Akışa inan bak rahatına izlemeye devam et diyorum.Aslında  zihnimi bunu yapması için ikna etmeye çabalıyorum.Bazen başarıyorum da bazen ise zihin ve sezgi arasında sıkışıyorum. Hangisi beni yönetiyor hangisini dinlemeliyim bilemiyorum açıkçası. İşte ben de dünya gezegeninin bir kadın canlısı olarak ''KENDİMİ'' bulmaya çalışıyorum .Özüme ermeye ,hakikati idrak etmeye çalışıyorum tüm dünyevi nefslere rağmen. 

Şimdi siz de düşünün bakalım aşağıdaki cümleleri.

 *Bildiğin her şey yanlış,  

 *Söylenen her şey aslında size değil size söyleyenin kendine söylediği söz

*Karşınıza çıkan her insan sizsiniz aslında sizin aynadaki yansımanız,

* Bir de bir şeyi anlamak için zıttını imgele.

*****Çok zor iş.  Ama deniyorum .



Siz de deneyin diye yazdım başaran varsa yazsın bana.

21 Ekim 2020 Çarşamba

BEN BU YAZIYA BIR BAŞLIK BULAMADIM

 Hiçbir şey yapmadım bugün.

Yani uzun süredir hiçbir şey yapmadan durmamıştım. Hep bir işim vardi yapmam gereken, gitmem gereken bir yer vardi hep, dönmem gereken bir telefon-mesaj , ağırlamam gereken birileri olurdu,bu aylardır aralıksız böyle devam ediyor. Ben hep bir iş peşindeyim. Bugün bir değişiklik yaptım.

Ders çalışmadım bugün. 

Ekranda bekleyen yazılar dışında da hiçbir işle ilgilenmedim fazladan.

Kahvemi her zamanki yerimde içmedim.

Bahçede içtim arkadaşımla:)

Sohbet ettim bolca hayat hakkında, en çok da Adalet hakkında- Allah'ın adaleti- Evrenin alma verme dengesi hakkında, tabiki bunları konuşurken özne hep ben oldu , kendim ve karşımdaki sohbet kahve arkadaşımla. Arada isim zikretmedik mi ettik tabiki ama sadece örnek için çünkü artık öğrenmiştik dedikodu ve insanların hayatını eleştirirken karma borcunu yuklendigimizi . Ve o borcu ödemenin nasıl ağır bedelleri olduğunu. 

Koşturmadım bugün ben hiç hep yavaş yürüdüm tıpkı eskisi gibi. Ben gibi , Pınar gibi yürüdüm yavaş yavaş.  Sakin sakin. 

Yapmam gereken işlerimi yaptım ama yormadım kendimi.

Müziği kapatmadım bugün hiç.

Güldüm çoğunlukla.

Kendimi sevdiğimi söyledim kendime bir de arkadaşıma ''Beni herkes ne kadar çok seviyor''dedim. Bunu uzun süredir düşünmüyordum. Hatırladım. 

Birinin vefatını duydum bugün. Cok ilginç bir an yasadim. Beni üzmüş, hatta öyle ki " Ben hayatımda insanların ne derece kötü olabileceğini ilk kez onunla deneyimledim" diye bir cümle kurmuştum onu tanidigimda dediğim biri öldü. Sadece Allah rahmet eylesin dedim arkasindan ve hayatimda ilk kez boyle bir his yaşadım.Duygusuzluk hissi. Yani olan bir şeye karşı hissizlik..... Neyse  Emek ve sevgi hakkında konuştum en çok bugün  .Ben ölsem acaba benim hakkımda ne denir diye düşündüm bir an. O an her şey önemsizleşti gözümde. Dün var olan biri şu an yok.Biz aynı yerde kahve içiyoruz, otobüsler aynı duraklarda duruyor, okul zili aynı saatte çalıyor, herkes hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor yani dünya dönüyor. İşte kendimizi ,duygularımızı,sahip olduklarımızı ,sahip olamadıklarımızı ,her şeyi , herkesi çok büyütüp önemsiyoruz ya hani aslında o kadar da büyüttüğümüz kadar yokuz aslında. 

''Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun?'' Bu soruyu sormalıyız arada kendimize. 

SEN sen misin? Sen var mısın? Nasıl ispat edersin bunu ?

Bir rüya aslında yaşadığımız her gün .Ben bunu daha önce de yazmıştım.Her gün yarın için bir rüyaya dönüşüyor.Gece gördüğün rüyanın içine nasıl giremiyorsan yarın da bugünün içine giremeyeceksin.Geçecek. Herşey yarın geçmiş olacak.Sabah öğleyin geçmiş;öğlen Akşam için geçmiş olacak.Yaşadığın en en en güzel an da en mutsuz en üzücü an da geçecek.Ve insanoğlu ne yaşarsa yaşasın hissettiği duyguyu unutacak.Unutmayan var mı?Unutulmayan var mı?Hiç bir duygu ilk gün ki hissedilmeyecek.Çünkü DUYGU da yok.Ona bunu yükleyen biziz.Yaşanan her şeye tanıdığımız herkese kullandığımız her eşyaya anlamını veren biziz.

Ayşe sizin en yakın arkadaşınızdır onun bir cümlesi için siz günlerce üzülürsünüz ama ben Ayşeyi bir kere görmüşümdür aynı cümleyi ben duyduğumda bana hiçbir şey hissettirmez.Buradaki kişi aynıdır,cümle de aynıdır ama hisseden kişi farklıdır .Ayşeye en yakın arkadaş anlamını yüklediğin için sözü canını yakmıştır.Ben aynı anlamı yüklemediğim için bende anlamı olmamıştır.


Yani demem o ki bugün birileri kimbilir neler için üzüldü, neler için sevindi ,neler için ağladı, neler için güldü ama hepsi yani tüm olanlar bugündü yarın ise bugün yok.... Tam da bu yüzden her ne yaşanıyor ve yaşıyorsa hepsi geçici; Lisede hiç anlayamadigim bir analitik geometri terimiyle demek isterim ki HERŞEY ZAHİRİ,  tüm görüntüler, tüm olanlar ZAHİRİ .... Bu yüzden hep söylediğim gibi şairden okuduğumuz 

" HAYAT KISA KUŞLAR UÇUYOR" 

Sevin ,sevilin ,gülün ve de yaşayın....



5 Eylül 2020 Cumartesi

IRONIK ZAMANLAR

 Geçen gün bir yakınım bana ne dedi :)

"  Pınar sen de hep arabesk şarkı dinliyorsun"

Yok öyle demedi dedi ki "PINAR sen ne neden hep arabesk şarkılar dinliyorsun" Evet aynen böyle dedi. Güldüm önce sonra dedim ki " Yok şimdi cıktı bu şarkı yani ben herşey dinliyorum diye falan filan açıklama yaptım. Aradan bir kaç saat geçince gelir ya aklımıza hep cevaplar. Bende de Öyle oldu. Yahu ben ne diye dinlediğim müziğin bile açıklamasını yapıyorum. Ne diye açıklama yaptım, neden demedim ki "SANANE" " Ne dinlersem dinlerim" " Canım bunu istedi " "istemiyorsan dinlemek cekilebilirsin"niye demedim. Bu kadar basit şeyler için bile açıklama yapıyoruz değil mi?

Diyemiyoruz hala "Canım böyle istedi" " Canım istedi yaptım " diyemiyoruz .

Ya da o anki şartlar onu gerektirdi ve ben doğru olan bu sandım yaptım diyemiyoruz. Ya kendimizi suçluyoruz ya da o an yanimizda kim varsa onu. Halbuki herşeyin bir oluş nedeni vardı Ve biz o nedene istinaden hareket ettik. Kimse kötü niyetle birşey yapmadı sadece bizim dışımızda işleyen bir sistem var ve aslında .En  güzeli de o sistemin akışına teslim olmak.Neden biliyor musunuz teslim olunca bir yürek rahatlığı oluyor " Bunu bana yaşatan rabbim elbet yolumu da gösterir " demek kadar iç rahatlatan birşey yok çünkü. Teslimiyet mi dersiniz ,kabul mü, direnmemek mi ,savaşmamak mi bilemiyorum ama galiba bu iyi birşeymiş.  Daha doğrusu iyi mi kötü mü henüz bilemiyorum ama zannediyorum bu salgın bize çok şey öğretti bir tanesi de buydu sadece seyret ve gör. Ne olacaksa olacak.Garip bir yok saymak boşvermişlik seyreylemek bizi sizi dünyayı çaresizliği. Insanların patır patır öldüğü bir zamanda her birimizin türlü türlü dertleri oluşu ironisiyle karşı karşıya gelmek zaten karmakarışık olan hayatta yapılabilecek eniyi şeyin boşvermek olduğunu anımsatan ruhumuzu dinlemeliyiz belki de .


Ben bugün için bir son söz yazmalıysam eğer 

" Kendi hayatımı dışarıdan izliyorum bir seyirci gibi" olurdu.

Hadi bir de ne arabesk ne de ne olduğu bir şarkı ekleyeyim de iyice beyinler yansın 


https://youtu.be/NMeVyorpKVE

https://youtu.be/NMeVyorpKVE

Oldu mu:))

 


30 Ağustos 2020 Pazar

SOĞUK VE BUZ GİBİ

YAŞAYABİLME İHTİMALİ . . .
                                             

soğuk ve şehirlerarası
otobüslerde vazgeçtim
çocuk olmaktan
ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...

Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama
yeme ihtimalini sevdim.

İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
(Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o
zaman) özlemeye başladım herkesi.. Ve bu hasret öyle
uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım
sonra..

Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...

Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan
kahverengi sıralarda, solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor
oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu,
pütürlü duvarlara ve Türk Dil Kurumu'na inat bir
Türkçeyle... Ağbilerimizden öğrendik, Ş harfinden
orak çekiç figürleri türetmeyi..

Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu
haber bültenleri..
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
(Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik
dikenleri saymazsak..)
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu.. Ve belli bir
saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber
bültenleri.. Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim..
Ve hiçbir mahkeme tutanağında geçmedi adım..
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm
sadece..
 

Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde ama
sen yoktun.. Ben, senin beni sevebilme ihtimalini
seviyordum, suni teneffüs saatlerinde.. Okul servisi
seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine
götürüyordu.. Ben, senin benimle Tunalı Hilmi
Caddesine gelebilme ihtimalini seviyordum..

Ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyordu tenimin çatlamaya hazır
gevrekliğini.. Sonra otobüs oluyordum,
kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü..
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum Muş
ovasının yalancı maviliğini.. Otobüs oluyordum bir
süre.. Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum,
yanağım otobüs camının garantisinde..
Otobüs oluyordum.. Bir ülkeden bir iç ülkeye..
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum...

Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın
listesinin.. Korkuyordum..Sonra iniyordum otobüsten..
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun, ömrümün
en kısa, ömrümün en çocuk, ömrümün en ihtiyar yolunu
koşuyordum.. Çünkü sonunda annem oluyordum babam
kokuyordum sonunda...

Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim,
çocuk olmaktan..
Ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...

Ben seninle birgün Van'daki bir kahvaltı salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği)
bir yol üstü lokantasında...
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay
kıvamında bakan Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak
damında..
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli
coğrafyasında olma ihtimalini sevdim..
 
 
 

Ben senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim !
 
 
 

92 - 96 Cihangir, Kuzguncuk
  Ben bu şiiri çok severim.

En çok da ilk cümlesini " Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan" 

Kim kendini yalnız hissetse sanırım en son ne zaman çocuk olduğunu hatırlar belki benim en son çocuk olduğumsa  Hataydan  kalkıp giden ve bir daha dönmeyen dönse de artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı yerde ve zamanda kalmıştı otobüsle beraber.

Biz gittik bir daha geri dönememek üzere o soğuk otobüslerle bir yerlere . Döndük zaman zaman geri de ... Ama ne bizdik geri dönen ne de döndüğümüz de ayni yerdi geride kalan. 

Okuyana ne mana belki bu yazılan ama bence durup düşünmeli insan kendini kimdim ben neredeydim şimdi neredeyim diye . Şehir ismi değil önemli olan hepimiz bir yerliyiz demek istediğim tıpkı şiirdeki gibi bir yerde vazgeçtik çocuk olmaktan. 


Siz nerede bıraktınız çocukluğunuzu?


11 Ağustos 2020 Salı

Gittim .

 Ben "Ben"i çok özledim .

Bugün ne hissediyorum diye sorduğumda kendime ,kendimin cevabı Seni Özledim oldu.

Insanların el birliğiyle yok ettiği umutlarımı tekrar geri bulur muyum diye düşünmüyorum bile artık onu farkettim. 

Ben başkalarını yaşatmaya çalışırken beni öldürmüşüm meğer. Hiçbirşey eskisi gibi değil. 

Ne ben ne de diğer herkes gözümde eskisi gibi değil artık. Aslına bakarsanız eskisi gibi değil demek yanlış oldu, gözümün gördüğü hiç kimse kalmadı:) Hah bu daha doğru bir tanımlama oldu.

Gönderirken herkesi alıp götürmüşler bendeki beni.

Ben ne yapardım, ne severdim, ne sevmezdim, neydi çok eğlendiğim, neydi gitmeyi istediğim vallahi hatırlamıyorum inanın. 

Bu durumun bana katkısı ne oldu?Hissizleştim. Duygum yok. Bir ara bıktım duygu ismimden duyguların karmaşasından diye bir cümle kurmuştum ya hani . Işte son. Duygular öldü. Iyi ya da kötü tüm duygularım bir bir yok oldu. 

Umursamazlığın en tepesini yaşıyorum. Kim ne yapıyorsa yapıyor banane diyorum hatta bunu öyle durumlarda diyorum ki yüzde yüz benim hayatımı etkileyen etkileyecek olan durumlarda ... 

Herşeyimi kaybettim sanki umutla olan. 

Yani gittim ben.

4 Nisan 2020 Cumartesi

Nefes, NEFIS,UYANIŞ


Nefsimiz durdu mu

Dersimizi aldık mı

Hayattaki onceliklerimiz yer değiştirdi mi

Her renk elbisem ,ayakkabım var öyle mi ; giyebiliyor muyum

Saçlarımı öyle mi yapsam böyle mi.... Önemi var mi Şu an

O bana böyle baktı ben de ona onu dedim bilmem ne ehemmiyeti nedir

Herşeyin bir anda hiçbirşey ifade etmiyor olması ve bunun tüm dünya için aynı olması nasıl bir duygu.

Sevdiklerimi bir daha görebilecek miyim

Ya bana birşey olursa kızım ne olacak

Herşey ne zaman eskisi gibi olacak

Ne kadar da aç gözlüymüşüz meğer

Allah nasıl da durdurdu bizi

Yoksa siz hala farkında degil misiniz olan bitenin

Bu süreç tam da süzgeçten geçirmek tüm hayatını

O çok zaman ayırdığımız işimiz yok , arkadaşlarımız, dostlarımız, kıyafetlerimiz, makyaj malzemelerimiz ,ailemiz, hırslarımız, egolarımız hiçbiri yok .

Yalnızsın.

Sensin. Öz'ün ve sen.

Ve bekliyorsun sadece bir bilinmezi.

Sanırım daha büyük bir ders olamazdı insanoğluna kendini hatırlatacak.


Birbirimizi kucaklayarak , kini nefreti bir kenara attiracak bir şekilde yeniden hayatimizi dönelim inşallah,

Allah herkesi korusun.

30 Mart 2020 Pazartesi

Ha GAYRET 40 OLUCAM INŞALLAH



Veeee

39

3+9=12.      12=1+2=3

Ok, sayılar güzel... Hadi bakalım bu kez de buna tutunalım.

Bir yıl önce bugün yazdıklarımla karşılaştırdığımda öğrendiklerimi yazmıştım ya hani 38 yaşında anladım ki bu bir yılda "BEN HİÇBİRŞEY ÖĞRENMEMİŞİM" ....Bu kesin. Ama orada yazdiklarimdan anladıklarımda tutarlı olanlar var tabiki . Örneğin "Nokta kadar yokmuşum meğer ama kendimi var şanmışım ".Neyse o geçen yaşımın yazısıydı. Bu yıl yeni yazı olmalı değil mi.


Ömrü hayatım boyunca ilk kez böyle bir doğum günü geçirdim bu yıl bu virüs sayesinde . Güler misin ağlar mısın:) Sonra dedim ki ya biz ne kadar şımarıkmışız ya da tam tersi yahu biz eskiden ne kadar dolu doluymuşuz. Şimdiki halimiz mi iyi önceden mi normaldi inanın idrak edemiyorum. Yani hep söylerim insan yalnızlamaşlı zaman zaman ,durmalı, kendini dinlemeli diye ama bu isteğe bağlı olmalıymış meğer. Zorunlu olunca başka bir şey oluyormuş.

Bu yıl ben eskisinden çok çok çok daha büyüdüm... Öyle şeyler yaşadım ki bu bir yılda.

Ben insanların bu kadar acımasız, bu kadar gaddar ,bu kadar riyakar , bu kadar nankör, bu kadar sahte olduğunu maalesef bu bir yılda çok ağır bir şekilde deneyimledim. Hatta bir ara şu cümleyi kurdum "Bunlar dünyalı ise ben uzaydan mi geldim acaba" ya da ben şimdiye kadar hiç bu kadar arkamdan ,belden aşağı vurulmamışım. Benim 38. Yaşım beni çok üzerek geçti bitti. Şükür bitti.Bunun yanında güzel anılarım da oldu tabiki ama şunu anladım o güzel anıları güzel yapan BEN mişim meğer, yani ben güzelleştirmişim o "AN"ı ....

Bu yıl pastamı üflerken ilk kez şunu diledim , "Bundan sonra geçen hayatımın tam tersi olsun herşey " Hayat beni şaşırtsın artık dedim. Yine mi aynısı oluyor demeden,yahu bu nedir dur artık bu kadar bombardıman yeter demeden " Hayat; içinde güneşin parlamasindan, papatyaların açmasından, denizin kokusundan baştan sona Sen Ne Güzelsin "demek istiyorum ." Bazılarımıza hayat ne kadar iyi davranıyor yahu "diye başlayan cümlelerin öznesi olmak istiyorum. Bu yıl bizi yanılt hadi hayat:) Çünkü biz herşeye rağmen Seni Yaşamayı Seviyoruz ....

Iyi ki doğmuşum, iyi ki anneyim, iyi ki öğretmenim, iyi ki geriye kalan çok sevgi ve saygı, değer bırakmışım ardımda....  Yani yarın ölsem herkesin arkamdan " Çok seviyordum " diyeceği bir vicdan rahatlığıyla bir yaşıma daha giriyorum .

Bir de eskiden hayatımın şarkısı Yalan Dünya derdim. Şimdi şarkımı da değiştirdim. Yeni yaşımın şarkısı arkadaşlar link paylaşıyorum yazının sonuna atiyorum .

Kendimi, kızımı, ailemi ve bazı insanları çok seviyorum , hep olsunlar.Bazılarını ise bundan sonra ki hayatımda hiç Bir koşulda görmek istemiyorum Allahım... Amin inşallah.

https://youtu.be/kRcITnEyRiM

26 Mart 2020 Perşembe

KORONA KORONA COVID19



Koronaaaa
Koronaaaaaaaa

Ey Korona

Yüz yılda bir böyle bir salgın oluyordur belki de o da gelsin bizim yaşadığımız yüzyılda olsun iyi mi...

Şimdi ben zannediyorum bundan bir ay öncesine kadar Son üç aydır kimi görsem şunu söylüyordum:
16 yıldır öğretmenlik yapıyorum her yıl aynı Eylül dedin mi ; okullar açılıyor Ilköğretim Haftası, sonra Cumhuriyet Bayramı töreni, 10 Kasım, Öğretmenler Günü, Insan Hakları Haftası, Yerli Malı Haftası, Yılbaşı, Karne ........ 12 Mart, 18 Mart, arada bilimum törenler merasimler 23 Nisan, 19 Mayıs, Okuma Bayramları, Mezuniyet Törenleri, Karne...... Işte tam 16 yıldır hiç şaşmaz böyle diyordum. Yani bizim meslek hep her sene öncekinin tekrarı yani düşünsenize 30 yıldır meslekte olanlar için diyordum " Haklılar, Sınıf Öğretmenlerinin bu tükenmişlik sendromu, hep aynı hep aynı.... Bir de ben size özet geçtim anlattığımız konular da dört yıl boyunca aynı aynı aynı, dört işlem üzerine turevlenen Matematik, Sözcükte, cümlede, metinde anlamla ; ki bunu anlatmak çoooooooooook zor okumayan bir toplumda maalesef ,eş zıt anlam , sesteş, türemiş bileşik sözcüklerle devam eden Türkçe dersinin içindeki aslında çok kolay ama dört yıl boyunca anlatmaya çalışan bir öğretmen açısından düşünürseniz hak verirsiniz.  Sonra toplum kuralları ,değerlerimiz, evrensel ahlak bilgisi HAYAT BILGISI onu da dön dolaş anlat,örnekleme yap, yaparak öğret, yaşatarak öğret, teneffüste tekrar göstererek üstünde dur, hep anlatmaya çalış, örnek ol,güler yüzle, sevgiyle yap bir de bunları hatta hiçkimseye olmadığın kadar da sabırla ilerle her bir ders akışında.... Ve bunu her yıl her yıl her yıl tekrar yap, ertesi yıl bir daha aynisi ,ertesi yıl yine aynısı....Neyse uzatmayayım daha fazla işte efendim ben bu yıl bunu fark ettim. Ya hu her yıl öncekinin aynı olan 16 yıl geçmiş ve daha yirmi yılım var emekli olmama... Bunu da böyle arkadaşlar arasında bir kaç kez dillendirdim. Söylemez olaymışım. O her yıl tekrar eden aslında meğer bizim özümüzmüş, biz olmuşuz meğer, içimize işlemiş meğer o rutin. Şimdi o rutine koşarak gitmek istiyorum.  Çocukları, sıraları, okul bahçesini, o her yıl tekrarlayan provaları, törenleri, dersleri, bayramları, zil seslerini o kadar özledim ki.
Kosturmaktan helak olduğumuz günleri, konuşmaktan sesimin kisildigi günleri, koşarak kapıda sarılan çocuklarımızı o kadar çok özledim ki.
Herşey en kısa zamanda tekrarlayan rutininde hepimiz için yeniden eskisi gibi olsun istiyorum.
Sabah koşar adım okulumuza gidelim, gülelim çocuklarımızla, üretelim yine eskisi gibi, öğretelim, ogrenelim onlarla biz de , bu dünyada olma nedenimizi unutmuşken bir ara tekrar hatırlayalım çocuklarla inşallah.
Yine güneşli ve cıvıl cıvıl günlerde tekrar stadlarda Marşımızı okumak dileğiyle. 

11 Şubat 2020 Salı

ŞU HAYAT NE GÜZEL



Beni tanıyanlar bilir ; benim belli başlı laflarım vardır her durum için illa ki söylediğim. Bunlardan bir tanesi de şudur ki çok kullanmayı nasip ediyor bana maalesef hayat

                 "KADER ADALETLIDIR " .

Siz sadece siz olmaya devam ederken olan herşey herkesin gönlüne göre olmaktadır. 

Çok istediğiniz, çok beklediğiniz ya da emek ettiğiniz her ne ise gittiyse sizden siz istemeden mutlaka geri geliyor avucunuza.

Ya da size yapılan bir haksızlık varsa o mutlaka mutlaka ki kesin surette haksızlığı yapan insandan kat be kat çıkıyor acı bir şekilde. 

Yani burada Allah , Tanrı , Evren her ne ise inancınız sizin şunu anlamanızı istiyor "Lütfen hırsa ve egona kapılma ben senin yerine gereken zamanda gerekeni yapacağım " "Sen doğru olmaya devam et, herkes ektiğini biçecek bu hayatta"

Akışa bırak!

Ilahi Güce Inan!

Ilahi zamanlamaya Güven!

Senin olan sana gelecektir. Senin hakkınsa eğer senindir. Hakkın değilse de ondan elinde değildir.

Yani rahat olun ne olursa. Ne oluyorsa da şu an olabileceklerin en iyisidir ondan olmuştur. 

21 Ocak 2020 Salı

SAHTEKÂR VE REZİL INSANOĞLU


İnandığım ne varsa sahte olduğunu gördüm.

Güvendiğim tüm değerler bir bir yok oldu.

Önem verdiğim yıkılmaz dediğim tüm savlarım iddialarım çürüdü.

Tam artık öğrendim bildim derken hiçbirşey bilmediğimi yeni günle gördüm.

Ki ben bunları henüz kırk yaşıma gelmemişken bildim.

Eeeee bundan sonra ne olacak.

Daha ne kalmış olabilir diye merak etmiyor değil insan.

Aldatılmak, riyakârlık, kandırılmak, iyiliğin karşılığında alınan nasipler, yüzüne gülüp arkandan hesap yapanlar, çalanlar çırpanlar .... Peki şimdi ne olacak. Yani geri kalan hayat nasıl yaşanacak bu kadar yara bere ile.

Ve ya bundan sonra karşılaştığımız insanların günahı ne ... Gerçi onlardan önce kendimizi düşünürsek bu kadar yalnızlıkla daha devam edecek ömrün yaşayacak neyi kaldı. Bu kadar çok yalan , bu kadar sahtekarlığa maruz kalan biri için tekrar inanmadan daha otuz yıl olduğunu düşünmek sevinçten çok acı bence. Bu yazar taifesinin beslenmesi için mi acaba bu kadar sorgu yoksa yaşananları sorgulamak için mi kelam etmek.

Bence insanlarda belli bir kota olmalı tanrının belirlediği. Dolunca bitmeli. "Tamam sen artik kotanı doldurdun, hadi bakalım karmalar falan filan ödedin "deyip sonlandırılmalı yani bazı şeyler. Öyle değil mi. Yoksa yani gözlerimizi tamamen kapatana kadar hep aynı şey sürüp gidecek mi. Sonu yok mu aldanışların.  Bu kadar da salak mıyız da ders almıyoruz. Yoksa "Bir daha aynı yolları aynı hevesle yürür müyüm " diye sorarken her defasında düşüp yeniden kalkıp hadi bakalım yol bozuk ama bak ben yine kalktım yürüyeceğim diye inatlaşmanın salakliktan başka bir tanımı var da biz mi öğrenemedik bu yaşımıza kadar.

Derin yazı. Yazsak daha da uzar.
Bir sitem yazısı bu. Herhangi bir şahsa dair değil. Tüm insanlığa dair bir sitem yazısı.  Çünkü ben artık dünyada iyi insanlar olduğuna dair tüm inancımı kaybettim. Herkesin menfaatçi ve sahtekar olduğunu düşünüyorum.
Herkes ama herkes birbirinin işine yaradığı kadar var .