Hiçbir şey yapmadım bugün.
Yani uzun süredir hiçbir şey yapmadan durmamıştım. Hep bir işim vardi yapmam gereken, gitmem gereken bir yer vardi hep, dönmem gereken bir telefon-mesaj , ağırlamam gereken birileri olurdu,bu aylardır aralıksız böyle devam ediyor. Ben hep bir iş peşindeyim. Bugün bir değişiklik yaptım.
Ders çalışmadım bugün.
Ekranda bekleyen yazılar dışında da hiçbir işle ilgilenmedim fazladan.
Kahvemi her zamanki yerimde içmedim.
Bahçede içtim arkadaşımla:)
Sohbet ettim bolca hayat hakkında, en çok da Adalet hakkında- Allah'ın adaleti- Evrenin alma verme dengesi hakkında, tabiki bunları konuşurken özne hep ben oldu , kendim ve karşımdaki sohbet kahve arkadaşımla. Arada isim zikretmedik mi ettik tabiki ama sadece örnek için çünkü artık öğrenmiştik dedikodu ve insanların hayatını eleştirirken karma borcunu yuklendigimizi . Ve o borcu ödemenin nasıl ağır bedelleri olduğunu.
Koşturmadım bugün ben hiç hep yavaş yürüdüm tıpkı eskisi gibi. Ben gibi , Pınar gibi yürüdüm yavaş yavaş. Sakin sakin.
Yapmam gereken işlerimi yaptım ama yormadım kendimi.
Müziği kapatmadım bugün hiç.
Güldüm çoğunlukla.
Kendimi sevdiğimi söyledim kendime bir de arkadaşıma ''Beni herkes ne kadar çok seviyor''dedim. Bunu uzun süredir düşünmüyordum. Hatırladım.
Birinin vefatını duydum bugün. Cok ilginç bir an yasadim. Beni üzmüş, hatta öyle ki " Ben hayatımda insanların ne derece kötü olabileceğini ilk kez onunla deneyimledim" diye bir cümle kurmuştum onu tanidigimda dediğim biri öldü. Sadece Allah rahmet eylesin dedim arkasindan ve hayatimda ilk kez boyle bir his yaşadım.Duygusuzluk hissi. Yani olan bir şeye karşı hissizlik..... Neyse Emek ve sevgi hakkında konuştum en çok bugün .Ben ölsem acaba benim hakkımda ne denir diye düşündüm bir an. O an her şey önemsizleşti gözümde. Dün var olan biri şu an yok.Biz aynı yerde kahve içiyoruz, otobüsler aynı duraklarda duruyor, okul zili aynı saatte çalıyor, herkes hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor yani dünya dönüyor. İşte kendimizi ,duygularımızı,sahip olduklarımızı ,sahip olamadıklarımızı ,her şeyi , herkesi çok büyütüp önemsiyoruz ya hani aslında o kadar da büyüttüğümüz kadar yokuz aslında.
''Var mısın ki yok olmaktan korkuyorsun?'' Bu soruyu sormalıyız arada kendimize.
SEN sen misin? Sen var mısın? Nasıl ispat edersin bunu ?
Bir rüya aslında yaşadığımız her gün .Ben bunu daha önce de yazmıştım.Her gün yarın için bir rüyaya dönüşüyor.Gece gördüğün rüyanın içine nasıl giremiyorsan yarın da bugünün içine giremeyeceksin.Geçecek. Herşey yarın geçmiş olacak.Sabah öğleyin geçmiş;öğlen Akşam için geçmiş olacak.Yaşadığın en en en güzel an da en mutsuz en üzücü an da geçecek.Ve insanoğlu ne yaşarsa yaşasın hissettiği duyguyu unutacak.Unutmayan var mı?Unutulmayan var mı?Hiç bir duygu ilk gün ki hissedilmeyecek.Çünkü DUYGU da yok.Ona bunu yükleyen biziz.Yaşanan her şeye tanıdığımız herkese kullandığımız her eşyaya anlamını veren biziz.
Ayşe sizin en yakın arkadaşınızdır onun bir cümlesi için siz günlerce üzülürsünüz ama ben Ayşeyi bir kere görmüşümdür aynı cümleyi ben duyduğumda bana hiçbir şey hissettirmez.Buradaki kişi aynıdır,cümle de aynıdır ama hisseden kişi farklıdır .Ayşeye en yakın arkadaş anlamını yüklediğin için sözü canını yakmıştır.Ben aynı anlamı yüklemediğim için bende anlamı olmamıştır.
Yani demem o ki bugün birileri kimbilir neler için üzüldü, neler için sevindi ,neler için ağladı, neler için güldü ama hepsi yani tüm olanlar bugündü yarın ise bugün yok.... Tam da bu yüzden her ne yaşanıyor ve yaşıyorsa hepsi geçici; Lisede hiç anlayamadigim bir analitik geometri terimiyle demek isterim ki HERŞEY ZAHİRİ, tüm görüntüler, tüm olanlar ZAHİRİ .... Bu yüzden hep söylediğim gibi şairden okuduğumuz
" HAYAT KISA KUŞLAR UÇUYOR"
Sevin ,sevilin ,gülün ve de yaşayın....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder