27 Aralık 2016 Salı

20-16 Iyi ki BITIYORSUN


Bir yıl daha bitiyor. Biten herşey gibi hüzün veriyor. Geçen bir yıl adı sadece "Bir" 1....Ama o kadar çok şey oldu ki.... O kadar büyük bir yıldı ki...O kadar çok şey bitti ki... Sonların yılı oldu bu 2016 ... 20 ve 16... 2016.200000016 duygunun yaşanması...

Üzgünlükler, kırgınlıklar, kızgınlıklar, ağlamalar, hayal kırıklıkları, bitmeler, kül olmalar, solmalar, yeniden dogmalar....Mutlu anlar...Umutlar.... İnanışlar... Aldanışlar... Sorgulamalar....Bazen paylaşmak bazen yalnız atılan çığlıklar...Bilinmez neleri getirir zaman bilinmez neleri götürür zaman cümlesini idrak etmek.....Kim var kim yok görmek....Aslında tek olduğunu bilmek , öğrenmek, büyümek...Bilenmek... Herkese ve herşeye rağmen gülebilmek ... Herşey yolunda diyebilmek... Yok bir yaramazlık demek...All is well...All is well...diye inandırmak kendini.... Herşey güzel olacak...Herşey güzel tamam daha ne olsun diye tekrarlamak.... Şükür ve duayla yatıp kalkmak...Bazen deli gülmek bazen hıçkırarak ağlamak... Bir taraftan geçmişi yok sayıp bir taraftan gelecek var diyebilmek...Şimdinin içine zorla girmeye çalışmak. Bu kadar yaşanan yanında bir de küçük küçücük meselerle mücadele etmeye çalışmak.... Işte bu 2016 öyle böyle değil silindirimsi ezip geçen bir yıldı yani sadece 1 yıl değil bir ömürde yaşanması gereken olayların bir yıla sıkıştırılmış yaşandığı cendere kıvamında bir yıldı.... Ama ordan bakınca ne de güzeldi değil mi:) Ne de renkli.... Ne de kolaydı....Demek ki belki de hiçbirşey göründüğü gibi olmayabilir diyebilmek.

 Benim şimdi yeni yildan en çok istediğim hiçbir çocuğun ölmediği, hiçbir çocuğun annesiz babasız kalmadığı, gencecik insanların olmadık yerlerde parçalanmadığı, hiçbir annenin evlat acısı yaşamadığı bir hayat... Her çocuğun anne ve babasıyla birlikte büyüyebilmesi... Hiçbir kadının şiddet görmediği, insanca yasayabildigi bir dünya... Bu kadar zor olmamalı bu...Hayat mutsuz olmak birbirini ezmek için çok kısa çünkü....Keşke... Sadece bakmak değil de görmek de nasip olsa herkese... Sadece hissetmek yerine koyabilmek karşıdakinin yerine kendini bu kadar zor olmasa...

2017 ye benim diyeceklerim gerçekten hosgelsin... Ve ayırmasın sevdiklerimi benden...Bu yıl bitenlerin sonu olsun bitmesin artık hiçbirşey... Böyle kalsın... Dursun.


22 Aralık 2016 Perşembe

DEDİKODU MU!!!!!!!!! AAAAAAA ASLAAAAAA!!!!!!!










İrlandalı oyun yazarı , romancı ve şair Oscar WİLDE ''Hakkınızda dedikodu yapılmasından daha kötü olan tek şey hakkınızda hiç dedikodu yapılmamasıdır.''demiiişşşş. Eeeee biz de inanalım buna o zaman:)


Aslında ben dedikodu yapmıyorum diyen yalan söylüyordur.Herkes yapıyordur bence.Ama dozları vardır bu işin ve yeri ...Örneğin iş yerinde yapılan dedikodu eninde sonunda sizin sonunuzu getirir.Huzursuzluk, gruplaşmalara neden olur.Bunun da kimseye yararı olmaz....

Neyse ne dedik dedikodunun da böyle kademeleri olur.Bazıları sadece olan olayları konuşur anlatır.İşte bana bunu yaptı,şunu dedi gibi.Bunu diyen kişi anlattığı kişinin yüzüne de bunları söyleyebilir çünkü anlattığı olan bir şeydir.Yani olmayan bir durumu anlatmıyordur.Bir de kendi yaşadığıdır olay bunu paylaşabilir bu ona kalmıştır.


Bazıları vardır.Onlar da başkalarının yaşadıklarını anlatırlar.''Şekerim biliyor musun bu Ayşe var ya Fatmaya bir bağırdı herkesin içinde ben yerin dibine girdim.Ay ne iğrenç ben olsam o Fatmanın yerinde ona neler yapardımmm''gibi.Bunlar bir tık üst kademe oluyor.Netice de bu da gördüğünü anlatıyor.Yani kendisiyle ilgili değil ama dayanamıyor işte ondan besleniyor anlatıcak illaki.


Sonra bir de kendisi ne görmüş ne de duymuş olanlar var.Başkasından duyduklarını kendi yorumlarıyla anlatanlar.''Ay Zeliha söyledi Müjganı sahilde görmüşler , yanında da Saime varmış.Yani ikisinin o saatte orda olaması hoş mu arkadaşım.Yakışıyor mu.Şahsen ben hiç doğru bulmuyorum.''Bunlar da arkadaşlar iki tık üstü.Çünkü bunlar Müjganla Saimeyi görünce de yüzlerine gülüp ne iyi ettiniz gittiniz diyebilecek potansiyeldeler:)Varın siz hesap edin ilişkilerini...



Veeeeee en üst , top nokta....Gördüğü herkese bir insan hakkında karalama konuşmaları yapanlar.Özel hayatından tutun da iş hayatına onunla ilgili bildiği herşeyi, bilmediği uydurduğu her şeyi anlatanlar.İşte bunlar en tehlikeli.Ama bir süre sonra bunların nasıl biri olduğu anlaşılıyor ve yapayalnız kalıyorlar.Ben önceden bu dedikodu işlerini sadece kadınlar yapar sanırdım.Yani çevremde hiç dedikodu yapan erkek yoktu.Yani erkeler böyle şeylerle uğraşmaz sanırdım.Ama erkeklerin de dedikoducusu ne fena oluyormuş amaaaaan!!Allah korusun yani.



Bence kapalı kapılar ardında , köşelerde , o soğuklar da ne gerek var ya bunlara:)



Ne güzel işimize gücümüze baksak.Bence öyle olmalı.Yani bence :)




Yine de siz bilirsiniz.İyi geliyorsa ,kendinizi iyi hissediyorsanız DEVAAAM:)


19 Aralık 2016 Pazartesi

IYI NIYETIMI ZORLUYORUM




       Ben  ilk tanıştığım insanlara karşı  bırakın nötr ve tarafsız olmayı ,en az artı beş pozitif  puanla yaklaşırım........Ön yargısız.....Bazılarıyla ilgili önceden duyduğum olumsuz yorumlar bile olabilir kimi zaman.Bunlarla ilgilenmem.Tamam der geçerim.Bu onu bana anlatan kişiyle ilişkisi içindir, ben kendi ilişkime ve bana yaklaşıma bakarım der,kendim tanımak isterim karşımdakini.Çoğu zaman da anlatılanlar değil de benim kendi hislerim doğru çıkar.Yani biz sana demiştik cümlesini nadir duyarım.Genelde ''Ama bana öyle davranmamıştı''dır duyduğum.Ya da ne derler ''İşte sen sakinsin ya sesin çıkmıyor bir şeye ondan sana yapmamıştır.''

        İnsanların dış görünüşüyle, etnik kökeniyle, dini inanışıyla, yaşıyla ilgilenmem.Yani önceden , doğuştan getirdiği özellikleri değildir benim ilişkilerimde kıstas.Ben iyi niyet ve temiz kalbe bakarım.Sonradan edinilen özelliklere , ahlak ve görgü kurallarına bakarım. Saygıya bakarım. Kontrol edilebilen dile bakarım. Fütursuz konuşan , lafını , dilini kontrol edemeyen insanlar benim çevremde yoktur. Bunu hissettiğim an uzaklaşırım oradan. Başkasına yapılan bir saygısızlığı bile görmek benim arkadaşlığımı sınırlamam için yeterlidir o insanla.Çevreme karşı da güler yüzlü hoşgörülü ve sicagimdir. Sorun çözmeye odaklıdır ilişkilerim. Hata aramam. Hatta her insana + - % 10 hata payı bırakırım. Sabrederim...Hemen silmem kimseyi. Bir , iki , üç beklerim ama sonra bakarım ki suistimal var. Işte o zaman arkamı döner giderim. Herkes iyi ve mutlu huzurlu olsun isterim. Hayatımda hiçkimse için kötü bir dileğim , bedduam olmadı. Herkesin layık olduğu hayatı zaten Allah ona yaşatır diye düşünür ve bunu çoğu zaman da görürüm.

       Işte ben böyle biriyim. Tüm bunlara rağmen , hiçbir olumsuz paylaşımım olmasa dahi bazı insanların benden neden hoşlanmadığını düşünür dururdum ve üzülürdüm önceden.Sonra zamanla anladım ki, insanlar yerinde olmak istedikleri insanı kıskanıyorlar ve nedensiz bir yarışa giriyorlar. Baştan aşağıya gözleriyle yiyorlar sizi. Yanınızdan geçiyorlar günaydın demiyorlar. Sizinle göz göze gelmek istemiyorlar. Bunu genelde hem cinslerinizde görüyorsunuz. Manasız bir zıtlaşma yani anlamsız. Eeeee paylaşılamayan ne ki😮 Hiçbirşey....Sadece kıskançlık. Hasetlik. Kendi mutsuz hayatlarıni unutmak için kutuplaşmayla rahatlamak . Gerçekten dedikodu,  negatif enerjiden zevk alan , gruplasmayla beslenen insanlar var. Hele de bunlari yapanlar eğitimli belli bir yaşın üstündeki insanlar olunca aciyor insan onlara. Hayattan keyif almak , huzur yerine huzursuzluğu laf sokmayı  tercih etmek yazık onlara dedirtiyor bana . Başka da hiçbir etki olmuyor bende. Çünkü alıştım artık. Dümdüz,dimdik, sadece işinde gücünde ve mutlu olunca bunlar kaçınılmaz.Çünkü insanlar çevrelerinde onlardan daha güçsüz ve muhtac insan görmek istiyorlar. Ona vah vah desinler vs...

        Demem o ki kimseye kötü davranmadığıniz , kirmadiginiz halde insanlar sizden hoslanmamissa bence sevinin. Çünkü demekki o kadar fazla istiyor senin gibi olmayı olamayacağını bildiği için de çatlıyor😃😃😃😃

        Biraz megaloman bir yazı olduğunu düşünebilirsiniz ama değil. Bu yazı herşeyin farkındayım ve ben iyi olmayı tercih ediyorum yazısı👍😊
Kendini hazmetmiş, iyi niyetli , temiz kalpli herkes başımın taci sonuna kadar yanındayım. Kapris ve kompleksliler için gözüm kör kulağım sağır.

13 Aralık 2016 Salı

EN İYİ TERAPİ....ÇOCUKLAR.



Çocukları çok çok çok seviyorum...

Gerçekler....

Maske yok...

Art niyet yok....

Çıkar yok....

Hesap yok...

Menfaat yok....

Gülünce gerçekten gülüyorlar size...Sahte gülüş değil onlarınki...


Kızdıklarında gerçekten kızdıklarını görüyorsun gözlerinde.Sinsi sinsi kızıp gizlemiyorlar kendilerini gülüşleriyle....





Çocuklara sarılmak ,  o  gerçek enerjiyi hissetmek çok iyi geliyor bana....Onlara sarılınca sanki bir enerji enjekte ediliyor içime.Hele bi de tombiş yanaklılara bayılıyorum , onların o yanaklarını sıkmaya öpmeye doyamıyorum:)



Bir de koklamak...Hele bebeklerin kokusu , boyunları mis gibi oooooohhh:)Pamuk....





Bebekleri kucaklamak da ayrı bir terapi yöntemi bence...O an her şeyi unutuyor insan.Bütün dünyayı sevdiğini düşünüyorsun sanki:)

Düşünürken bile gülümsüyorum şuan:)Bu fotoğraflar bile nasıl rahatlatıyor değil mi insanı:)


İyi ki de okuldayım diyorum.Her teneffüste buluyorum kendime enerji alacak minik:)Gerçi bizimkiler biraz büyük ama olsun onlar benim gözümde minik:)









Bunu deneyin bugün.En yakınınızdaki çocuğa sarılın, öpün onu, koklayın....O kadar iyi hissedeceksiniz ki kendinizi...Bu dünyadan uzaklaşmanın en iyi yolu çocuklara sığınmak....






12 Aralık 2016 Pazartesi

SON OLSUN ARTIK ALLAH'IM.


10 Aralık İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin kabul edildiği gün.

Tam da o güne yakışmayan kara bir gün.

İnsan hakları.....

İnsanın birincil en öncelikli hakkı YAŞAMAK....

Hangi inanç, hangi dava , hangi görüş insanın yaşama hakkını elinden almaya yeter.

Bunun nasıl bir açıklaması olabilir.

Gerçi bunu yapanların insanlıkla ilgisi olmadığını zaten biliyoruz da bu kadar uyuşmuşluğa nasıl  gelir aklı olan biri nasıl kendini patlatabilir....

Yıllarca okumuş , çalışmış toplumda vatanına milletine faydalı yaşayan çoluk çocuk sahibi, ailesi sevdikleri olan bir insan bu hayatta hiçbir şeyi olmayan yok olan hiçbir şey olan sapık ruhlu caniler tarafından yok ediliyor.





Hepsi gencecik, hepsi pırıl pırıl...Sadece tek giden değil giden ardındaki aileleri, çocukları , sevdikleri,sevenleri yüzlerce insan hayatı gitti 10 Aralık İnsan Hakları Gününde(!)



Yazarken kalbimin sıkıştığını içimin yandığını hissediyorum:(


Yani içimizdeki bu işleyen acı, anksiyete ne zaman son bulacak....Ben çocuktum şehit haberleriyle uyanırdık 90larda benim çocuğum oldu hala aynı...30 yılda hiçbir şey neden çözülemiyor.
Sıra bize ne zaman gelecek diye korkmaktan yorulduk.....

Bunları yazmamızın neye kime faydası var ki....Sadece acılar paylaştıkça azalır diye paylaşıyoruz.


Keşke hiçbir şey böyle olmasaydı...Tek tartışma konusunun futbol hakem hataları olduğu,televole magazin programları olduğu o eski günlere dönebilseydik keşke....


Bunu her kim , kimler yapıyorsa yaptırıyorsa Allah kahretsin hepsini.


8 Aralık 2016 Perşembe

AH EGO BIRAZ SÜPER EGOYU DİNLE:)





                                                                  EGO....

Aslında üç harfli küçücük bir sözcük değil mi?Ama kendisi büyüktür. Insana herşeyi yaptırır fazlası...Alçaklık, hainlik,yalancılık ,sahtekarlık, saldırganlık , şiddet, kıskançlık ...............bunların hepsini yaptıran nedir ışte o küçücük kelime EGO....


Her insanın egosu vardır. Ego üsttedır...(Normal insanlarda)Altta id vardır. Egoyu tetikler. Ic guduseldir. Yani sana derki onu da ye, buna da saldir, bunu da yap, onu da et...Id bunu deyince egoda havaya girer yapayım ya ben hakkediyorum. Ben iyiyim onu da elde edeyim bu da benim olsun...Zaten benim olacak çünkü ben en iyiyim benim olmalı der. O egoyla başlarsin kendini dev aynasında görmeye. Hareket başlar. İstedigini elde etmek için her yolu mübah görmeye... Onu kır, bunu ez, ne olduğunu aslında hiç olduğunu farketmeden ordan oraya kosturmaya başlar bizim Egosu büyüğümüz:) Dedik ya her türlü şeyi yapmaya. Yalnız burada kaçırdığı birşey vardır. O da kendini dev aynasında sadece kendisi görüyordur.Yani dışarıdan bakınca gerçek boyu gorunuyordur.
Tıpkı kral çıplak diye bagirana kadar biri etrafındakiler de ya tabi sen büyüksün diyorlardır arkasından gülerek:)Neyse ışte bu ego böyledir.Altta id var dedik, üstte Ego var en ortada ise Süper Ego vardır. İşte o süper ego da derki egoya'' ide bu kadar kaptırma kendini bak sen"." Akıllı ol, ahlaki değerler var biraz ona göre davran,bulunduğun yeri, kendini bil,çapını bil ; böyle gidersen maskara olacaksın" der...Yani egonun kontrolü normal şartlarda süper egodadır. Yani süper ego ara bulucudur. Fakat bazı insanlarda hatlar karışıyor işte arkadaşlar yani süper ego dinlenmiyor...Çünkü değerler gelişmemiş oluyor ya da kişinin kendi genetik yapısından kaynaklı bir sorun da olabiliyor bu. Egoları fazla şişiyor. Haydiiiiiiii başlıyor komedi. Sonra ne mi oluyor ışte bir gün geliyor o super egonun ona hep anlatmaya çalıştığı toplumsal değerler zinciri onun sonunu getiriyor.Çünkü her ne yapıyor olursanız olun , mesleğiniz ne olursa olsun eğer insan ilişkilerinizde egonuzu törpüleyemiyorsanız bitmeye mahkumsunuz. Bu tecrübeyle sabittir.Tanıdığınız, bildiğiniz tüm Başarılı insanları getirin  gözünüzün önüne hepsi çevresi tarafından sevilen sayılan insanlardır. İşinde iyi olan insan başkasını kotuleyerek, ezerek gelmez zaten bir yerlere. Gelemez, getirmezler... Kendini de paralasa, tüm kitapları yalayıp yutsa NO:) Eğer yükselmekse amacınız birilerinin üstüne basmanıza gerek yoktur. Sizin zaten kendiniz buna yetmelisiniz. Bunun için de bilgi gerekir. Bilgi, tecrübe ve vasıf o da sonradan eklenmiyor maalesef. Yani var ya hani bir söz "Vermediyse Mabut neylesin Mahmut" severim bu lafı ve böyle arada kullanırım.Yani o kadarsaniz ne yaparsanız yapın yine o kadarcık kalırsınız.


      Aslında bu konu o kadar uzuuun bir konu ve o kadar söylenecek söz var ki...Ama sadece kısa bir son sözle noktaliyorum.

       Herşeyin fazlasi zarar...EGONU azıcık küçült sonra düşüş acı verir.

       The end:)

6 Aralık 2016 Salı

HATIRAN YETER



         Bu facebookun anılarını seviyorum.Böyle sabah uyanınca bakıyorsun yıllar önceki halin geliyor önüne...Begümün küçüklük halleri.Zamanın nasıl da geçtiği , her şeyin nasıl da değiştiği seriliyor karşına...Yani güzel bir uygulama bence.Çünkü insan unutuyor geçmişi.Çabuk unutuyoruz herşeyi. Arada böyle hatırlatmalar iyi oluyor. Hımmmmm bak o gün böyle olmuştu.O zaman şunlar vardı şimdi neredeler.Ama benim facebook anılarımda olan insanlar yıllardır aynı insanlar bu sevindirici. Demek ki  arkadaşlıklarım , dostluklarım uzun sürüyor.Kısa sürenlerin de bitişinin benden kaynaklı olmadığını görüyorsun.İyi ki bitmiş diyosun.Neyse bu yazıya nereden başladım...Bugün sabahtan beri aklıma takılan nereden , nasıl geldi bilmiyorum ama defalarca dinlediğim bir şarkı var.Serkan Kayayı severim bilir arkadaşlarım.O söylüyor.Sanırım bir konser kaydı çünkü tarz biraz değişik.Şarkının adı Hatıran Yeter.https://youtu.be/RX6v-Fe7fHw
           

               Nerden nasıl oldu da geldi aklıma bilmiyorum.Sabah uyandığımdan beri çalıyorum.Hatıralar diye düşünürken işte o facebooktan da anılar fotoğrafları geldi bi de....Anılar güzel olunca gülümsetiyor da ...Bir de o gülen fotoğrafınızın bitimindeki devamındaki yaşadıklarınıızı hatırlattığı için bazen o kadar da güzel olmayabiliyor.Yani  herşey gibi iyi yönleri kötü yönleri var.Örneğin sevdiğini kaybetmiş birinin önüne ansızın gelen onunla geçmişte çekildiği bir fotoğraf nasıl yıkar insanı:(Tekrar başa dönüp o duyguları yaşamak....İşte bu çok üzücü olur...Ama bazen de silmek istediğiniz anılarınız için geldiğinde karşınıza fırsat oluyor fotoğrafları silmek için.Ya da Begümün o küçük hallerini kaydedebiliyorum ben böylece.




           Ama şimdi ben ne düşündüm.Keşke bu anılar gibi arada bir de gelecekle ilgili bir kare gelse önümüze..Görsek bir yıl sonrasını.Ne güzel olurdu.Belki bu kadar kaygı içinde olmazdık değil mi...Sadece bir kaç saniyelik dahi olsa görebilsek...Bilerek yaşasak ne kadar kolay olur...Ama belki de çok da iyi de olmayabilir.Yani seneye öleceğini bile bile nasıl yaşar ki insan.Bence yine de geleceği bilsek fena olmazdı...


        Anılar , hatıralar iyidir.Zaman zaman hatırlamalı ama çok da takılmamalı...Kısacık bir anı olsun bu da benden bu dünyaya...Seneye kimbilir bunu hangi duygularla okuyor olacağım....