30 Kasım 2016 Çarşamba

İÇİMİZ YANGIN YERİ

Bugün keyfim yok.Sabah acı haberle uyandık.13 gencecik canın yanarak kül olduğu haberi.O anda neler oldu kim bilir. Küçücük kızlar nasıl can havliyle merdivene koştular.Neden o merdiven açık değildi.Cesetleri birbirine sarılı bulunmuş.

Şimdi insan neye üzülsün..Neye yansın.......

 O çocukların nasıl can verdiğine mi?

 O küçük kızların o yaşta ailelerinden ayrı olmalarına mı yansın.

''Köyde okul yok mecbur kaldık, ücretsizdi yurt.'' diyor birinin babası.Sırf ücretsiz diye oraya yollamak zorunda olduğuna mı?

İnsanların çaresizliğine mi?

O çocuğun , on bir yaşında, annesinin yanında değil de bir yurtta oluşuna mı?

Köylerde hala okul olmayışına mı?

Bir annenin buna mecbur kalışına mı?

Hadi bütün bunlar oldu diyelim, yurdun yangın merdiveninin kilitli oluşuna mı?

Hayatın bu kadar ucuz oluşuna mı?

Her işin sırf ''mış gibi'' yapılıyor oluşuna mı?

Her an hepimizin bu şekilde ölme ihtimalimize mi?

Çocuklarımızı artık kimseye , hiçbir yere bırakamayacağımıza mı?

Annelerinin şu an neler yaşadığına mı?


Neye yanalım neye üzülelim....Gün geçmiyor ki şehitsiz, ölümsüz artık.....

Birşeye sevinmeye utanır olduk artık.

Sevinemiyoruz.Mutlu olamıyoruz.

Haberleri izlemeyeli zaten bir yıldan fazla oldu.Ama kaçamıyorsunuz gerçeklerden.Öğrenmek elinizden birşey gelmiyorsa sadece derinden üzüyor insanı...Elimizden gelen tek şey kendi işimizi doğru eksiksiz yapıp, ne kadar çok insana faydamız oluyorsa elimizden gelenin en fazlasını yapmak sadece...
Mustafa Kemal Atatürk'ün  o hep aklımızda olan sözü

''Vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır''  olmalı hayat felsefemiz.




26 Kasım 2016 Cumartesi

YAZILARIMI ÖZLEDINIZ MI😉




Herkeslere Merhabaaa😉💐🌺🌹🌷

Özlediniz mi beni...Iki üç hafta oluyor yazmayalı...Çok ara vermişim...Bu aranın sebebi arkadaşlar Duygunun Duygularının durması değil yoğun olan işler.Ben bu bloğu açtığımda yaz tatiliydi hatırlarsanız.Yani yazın okullarda işler kışa göre daha sakin oluyor. Okul açıldığından bu yana yaza göre seyreklesti yazılar.Okulda işler yoğun.Kafanız da yoğun oluyor dolayısıyla. Duygularınızı kafanızda yoğunlaştırıp yazıya dökmeye gücünüz kalmıyor yani. Yaklaşık bir üç haftadır ilk kez evde hiçbirşey yapmadan oturuyorum böyle durunca da aklıma ilk gelen blogum oldu. Aaaaaa benim yazılarım vardı yaziyodum ben diye....

Şimdi gelelim duygularımıza.

Duygular hergün hatta bazen günün farklı satlerinde değişip duruyor. Ama bu aralar benim hayatımda olumsuz bir duygu yok. Galiba içimde böyle kelebekler dans ediyor , polyanna bıcır bıcır konuşuyor , gözlerimde ise pembe pamuk şekeri topu var sanki😜Komik değil mi ama öyle...Sonra dedim ki madem üzgün , kızgın olduğumuzda yazıyoruz o zaman iyi hissettiğimizde de yazalım...

Bundan bir yıl önceyi düşününce nerden nereye nelerin değiştiğini, kimlerin kalıp kimlerin gittiğini, nasılken ne olduğumu , basamakları çıkarken kimlerin arkadan desteklediğini, kimlerin aşağıya çektiğini düşünme saatindeydim tam da bu saat....Ve şükür saatindeyim...
Ve de müzik saati,mumlar ve tütsü saati. HUZUR...

Bunları yazma sebebim ise evet hep söylendiği gibi tam olarak şu an birebir  yaşadığım bir durum var "Her gecenin bir sabahı var"...Bunu okuyan ve geceyi yaşayan varsa aranızda önce kendisi inansın sabah olacak diye. Sabah oluyor. Her gece güneşe , ışığa kavuşuyor. Yeter ki Allaha dua edin ve teslim olun. Hayir da şer de Allahtandır diyebilin. Bir de iyi kalpli olmak şart tabiki😉Kimse icin kötü birşey dilememek...Herkes için iyi olsun Allah ıslah etsin diyerek kendi hayatınıza, evinize, işinize ,çocuğunuza ,eşinize, sevgilinize yoğunlaşın.Bırakın....Bırakın...Geride bırakın...Geçmişte kalsın...Taşımayın sırtınızda...Ya da merak etmeyin başkalarını...Kim ne yaparsa kendine yapar diyebilin...Amaaaaaan deyip geçin😉




Son paragraf nacizane benim fikirlerim...Ister yapın ister yapmayın...Çünkü ben sadece yazmayı sevdiğim için yazıyorum.Buradan ne birilerine gönderme yapıyorum ne de benim gibi olun diyorum. Ben sadece duygularımın bir kısmını paylaşıyorum ve okurken belki bazı kalplere dokunurum ufacık bir kıpırtiya neden olurum  diyorum...


Bu kadar ara vermeden tekrar buluşmak üzere.Allaha emanet olun🌻🌹🌷

6 Kasım 2016 Pazar

ARABALAR



Bu sonbahar baska mı ne?

Bana mı öyle geliyor...Yapraklar aynı yapraklar, yağmurlar aynı yağmurlar, rüzgarlar da aynı rüzgarlar.... Eeeee ne o zaman fark🍂🍂❓

Bilmiyorum... Ama biliyorum ki bu sonbahar başka bir sonbahar...Geride kalan otuz dört sonbahardan farklı...

Bugünkü yazımızın konusu arkadaşlar arabalar... 😮 Evet arabalar.

Araba bir ulaşım aracıdır. Bizi bir yerden bir yere götüren. Işimizi kolaylaştıran. Bize zaman kazandıran, günümüz şartlarında olmazsa olmaz olan bir araçtır. Renkleri vardır bi de modelleri... Spor olanlari hatchback ya da sedan bu zevke kalmıştır. Ya da benzinli dizel bu da ekonomik olarak değişebilir... Sonra motor gücü farklıdır arabaların kimi hızlı sever 1.6 iyidir çabuk hızlanır. Yakit tüketimi fazladir biraz ama araba güçlüdür. O dik yollarda basar gidersiniz. Hızlıdır. Sonra otomatik veya manuel vitesli olarak da ayrılır. Otomatik rahattir. Yani araba kendisi gider siz sadece direksiyonu oynatirsiniz. Yokuşlarda kaymaz. Trafikte sol bacaginiz yorulmaz. Sadece sağ ayak kullanılır. Sol ayak iptaldir. Ama otomatik araçlarda ariza oranı manuel araçlara oranla fazladır. Yakit tüketimi de fazladir . Ayrica vites otomatik olduğu için hizlanma da araca bağlıdır. Ama kullanımı superdir. Bir kez alışınca manuel size angarya gibi gelir. Aslinda arabayı ilk tanımlama olarak bir ulaşım aracı desek bile çeşit çeşit özellikleri vardır....Ve bu özellikler kişilerin ihtiyaç ve tercihlerine göre çeşitlilik gösterir yani alternatifler çoktur. Kimisi aman beni bir yerden bir yere götürsün derken kimisi sunroofu olsun gökyüzü içerde olsun diyebilir. Herkesin beklentisi farklıdır.Ya da deri koltukları olsun donanımı en üst model olsun derken bazıları ise banane canım sanki ev mi alıyorum işimi görsün yeter der...

Işte bu güzel bence hatta muhteşem buluşun ( çünkü ben yürümeyi sevmem heryere arabayla giderim) birçok özelliği vardır. Ama herşey gibi arabaların da bakıma ihtiyacı vardır. Belli aralıklarla bakıma girmeleri gerekir. Yağını , suyunu tam olarak takip etmeniz gerekir.Belli bir kilometreye geldiğinde lastiklerin , tiriger kayışınının değişmesi gerekir. Yakitinin sonuna kadar bitmeden tamamlanması, en az ayda bir kere iç dış yıkanması gerekir. Yoksa ne olur bunları yapmazsanız aracınız bir yerde bir arıza verir. Sesi değişir...Bir gün gelir olmadık bir yerde duruverir. Eliniz ayağınıza dolaşır. Ne yapacağınızı bilmemezsiniz. Bakımları zamaninda yapmadığınız için büyük masraflarla arabanızı tamir ettirmeye çalışırsınız değilmi...

 Hımm... O zaman neymiş eğer arabanız sizin için varsa siz de ona bakmalısınız. Ihtiyaclarini karsilamalisiniz. Çünkü o siz ona bakarsanız sizi taşır yoksa sizi bir yerde yolda bırakır.


1 Kasım 2016 Salı

BEKLEYEN ZATEN GÜLDÜRENDİR GİBİ





              Hadi bakalım düşünün................................................................................................



             Bunu kim yapar sizin için? 

             

             Kaç kişi geldi aklınıza?

            
             Peki siz kim için yaparsınız?


            O suya düşmesin diye kim için öyle kıpırdamadan durursunuz?

  
           İşte aklınıza ilk gelen insan doğru insan sizin için...Bırakmayın onu...Kıymetini bilin...Tutun ellerini....




Şimdi de bunu düşünün bakalım........................................................

Kiminle gülüyorsunuz?

Kim sizin yüzünüzü güldüren?

Peki sizinle neşenizi paylaşıp, kıskanmayıp mutluluğunuzu gülebilen var mı arkadaşınız?

Çünkü ağlamaya herkes gelir , severiz acımayı,yazıklamayı toplum olarak....Vah vah demek kolaydır....Oturur sizinle ağlaşır insanlar da...Ama sevincinizde yanınızda olan var mı ona bakın...Başarınızı kutlayabilen, mutluluğunuzla mutlu olan var mı?

Anladım ki ben benimle ağlayan değil de ben ağlarken beni güldürebilen insanları seviyorum...

Sevindiğimde benimle çığlık atabilen....

Gözümden yaş gelene kadar yanında güldüğüm insanlar istiyorum hayatımda....

Galiba artık ne istediğimi de öğreniyorum yavaş yavaş....